Önce minik bir hatırlatma, sonra yazımızın başlığına dönelim…

Biliyorsunuz yaklaşık 4 yıl önce kamu sağlık kurumlarında taşeron firmalar tarafından çalıştırılan personel, Sağlık Bakanlığı bünyesinde “Sürekli işçi” kadrosuna geçirildi.

O dönem kadroya geçmek için farklı etkinlikler düzenleyen, eylemler yapan, sıkıntılarını her platformda dile getiren taşeron işçilerin sonunda “kadro” hayali gerçekleşmişti.

Sevinçler, mutluluklar gırla…

Arada sorunlar yaşandı ama…

***

Ve…

Geçtiğimiz yıl Sağlık Bakanlığı’nın 81 ilin Sağlık Müdürlüklerine gönderdiği yazı bir anda ortamı gerdi, adaletsizliklerin yaşanmasına ve hayal kırıklıklarına neden oldu…

Şöyle ki:

Sağlık Bakanlığı gönderdiği yazıda  “Sürekli işçi statüsüne geçenler, kendi kadrolarında hizmet verecek…”  ifadesine yer verdi.

Yani, kadrosu temizlik işçisi olup da veri elemanı olarak hastanelerde çalışanlar, (sekreter, raportör…) bundan böyle hastanenin temizlik işlerinde görev yapacak…

Yıllarca masa başı görev yapan çevrelerinde ve hastane personeli tarafından bu konumda bilinen ve görünen elemanların birden bire temizlik işlerine verilmesi bazı taşeron işçilerin psikolojisini bozdu…

Torpilliler hariç tabi…

Mevcut düzende adalet herkese aynı işlemiyor ne yazık ki…

Birkaç kez bu konuyu gündeme taşımıştık…

Şimdi gelelim yazımızın başlığına…

***

Dün yeni güne ilimizdeki bir kamu hastanesinde “sürekli işçi” statüsünde çalışan bir personelin ağlama sesiyle uyandım.

Konuşurken bazen sözleri boğazında düğümleniyordu…

İçine attıkları, yaşanmışlıkları ondan ağırdı…

Birde Mirkelam’ın yorumladığı şarkının sözleri geldi aklıma:

“Kahpe kader sen bana ne zaman güleceksin/ Kalbe keder halimi ne zaman göreceksin…”diye…

Gemileri yakmış belli…

“Adımı da yazabilirsiniz” diye de ekledi…

Gencecik, hayatın baharında bir fidan…

Kimi, nereye, neden yazayım ki…

***

“Lale Hanım, hayatımın elimden alındığını hissediyorum!” diye başladı söze ve bakın neler anlattı…

Haydi buyurun…

“Birçok arkadaşım gibi ben de taşeron firması tarafından temizlik kadrosundaydım. Ancak hiç temizlik hizmeti sunmadım. 7 yıl boyunca veri elemanı olarak radyoloji servisinde çalıştım. Biliyorsunuz geçtiğimiz yıl Sağlık Bakanlığı yazı gönderdi. ‘Herkes kadrosu ne ise o hizmetlerde çalışacak’ diye. Yıllarca veri elemanı olarak çalıştığım aynı hastanede bu hizmeti sunmak bana çok ağır geldi. Sorumlularımıza tıpkı diğer arkadaşlar gibi başka hastanede bu hizmeti vermek istediğimi söyledim. Diğer arkadaşlarım farklı kurumlara gönderildi. Bana bu imkan tanınmadı. Psikolojim bozuldu. Hekime gittim ilaç kullanıyorum. 25 yaşındayım. Yaşadıklarımın yükünü kaldırmakta zorlanıyorum. İntihar etmeyi bile düşündüm. Bana hastanede mobing uyguladılar, sözlü tacizde bulundular, ‘İşten atarız!’ diye tehdit ettiler. Hastanenin içine bile almadılar. İstifaya zorlandım. O kadar ağrıma gidiyor ki… İstediğim tek şey eğer temizlik yapacaksam beni başka hastaneye göndermeleri idi…”

***

Hastane çalışanı, adeta hiç nefes almadan bir solukta anlatmaya devam ediyor yaşadıklarını hıçkıra hıçkıra ağlayarak…

Ailevi sıkıntılarından bahsediyor, annesi ile kardeşine bakmak zorunda olduğundan söz ediyor…

25 yaşında ve hayatın en acımasız tarafından sınava girdi sanki…

İstediği de atla deve sanki…

Sizce torpilli biri olsaydı bunları yaşar mıydı?

“Tamam efendim!”, “Hemen yapalım!”, “Tabi ne demek!” teraneleriyle o torpilli liyakatsiz kişi, kişiler bir birimin koltuğuna oturtulurdu…

Oturanlar yok mu?

Ah kavanoz dipli dünya!

***

“Yargıya başvurdum” diye de ekliyor ve:

“Artık dayanacak gücüm kalmadı. Ne olacaksa olsun. Hakkımı sonuna kadar arayacağım. Birçok kişiyi başka hastanelere gönderdiler benim günahım ne! Bundan sonra olacakların vebali benim değildir!” diyor…

Bu kapsamda olan ve mutsuz çalışan o kadar çok personel var ki…

Hepsi de yapılan adaletsizliklerden yakınıyor…

Duyurulur!

Lale Akasoy-Yeni Dönem

Editör: TE Bilisim