Balıkesir’de yaşanan deprem, sağlık altyapısının afetlere karşı ne kadar dayanıklı olduğunu bir kez daha gündeme taşıdı.
personel sağlık / özel haber
Türkiye’nin birçok büyük şehir hastanesi, modern deprem izolatörleri ile donatılmış durumda. Bu sistemler, deprem anında binanın sarsıntısını büyük ölçüde azaltarak hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının güvenliğini sağlıyor. Ancak, ilçe ve kasabalardaki eski hastanelerde aynı güvenlik önlemleri bulunmuyor. Özellikle 1990-2000 yıllarında inşa edilen hastaneler, bugünkü deprem yönetmeliklerine göre yapılmadığından risk taşıyor.
Geçmişte yaşanan büyük depremler, sağlık tesislerinin ne kadar kritik bir rol oynadığını acı şekilde hatırlattı. 1999 Marmara Depremi’nde hasar gören hastaneler hizmet veremez hale gelirken, Van Depremi’nde de bazı sağlık merkezleri yıkılmış veya ağır hasar almıştı. Deprem anında en çok ihtiyaç duyulan yerlerin hastaneler olduğu düşünüldüğünde, bu riskin göz ardı edilmesi mümkün değil. 6 Şubat depremlerinde Hatay'da eğitim araştırma hastanesi ağır hasar almıştı. İskenderun devlet hastanesi yıkılmıştı.
Uzmanlar ve vatandaşlar, yetkililerin ivedilikle riskli hastaneleri güçlendirmesi gerektiğini vurguluyor. Sadece hastaneler değil, 112 Acil Sağlık istasyonları, aile sağlığı merkezleri ve eczaneler de afetlerde hayati rol oynuyor. Ancak bu tesislerin çoğunda deprem güvenliği yetersiz. Bazı aile hekimlikleri ve acil istasyonlarının eski binalarda hizmet verdiği, yapısal güçlendirme çalışmalarının sınırlı olduğu belirtiliyor.
6 şubat depreminde yine Hatay'da 112 istasyonu yıkılmış, ambulans enkaz altında kalmıştı. Birçok eczanede yıkılmıştı.
Deprem sadece binaları değil, sağlık sisteminin işleyişini de doğrudan etkiliyor. Bir deprem anında ambulansın çıkacağı istasyonun zarar görmesi, eczanenin hizmet verememesi ya da ilçe hastanesinin boşaltılması, bölgedeki sağlık hizmetini felce uğratabiliyor.
Balıkesir depremi, bir uyarı niteliğinde. Afet gelmeden, hastanelerin ve tüm sağlık tesislerinin güçlendirilmesi, modern sistemlerle donatılması gerekiyor. Çünkü sağlık, deprem anında hayatta kalmanın en önemli güvencesi.
Hastane Afet Planı Kâğıt Üzerinde Kaldı!
Sağlık Bakanlığı’nın her hastane için zorunlu tuttuğu “Hastane Afet Planı” (HAP), sahada karşılaşılan gerçeklerle örtüşmediği gerekçesiyle eleştirilerin hedefi oldu.
Uzmanlara göre, mevcut planlar karmaşık, uygulamada karşılığı olmayan ve afet anında işe yarayacak pratik çözümlerden yoksun. Pek çok hastanede bu planların, ehil kişiler yerine konuya hâkim olmayan idari kadrolar tarafından hazırlandığı, çoğu zaman da “göstermelik” olarak düzenlenip rafa kaldırıldığı belirtiliyor.
Deprem, sel veya yangın gibi afet senaryolarında teoride her adımın belirlenmiş olması gerekirken, mevcut HAP’ların çoğu yalnızca yönetmelik gerekliliğini yerine getirmek için hazırlanıyor. Afet tatbikatlarının ise gerçekçi olmadığı, planların sahadaki fiziki koşullara uyarlanmadığı ifade ediliyor.
Geçmişte yaşanan büyük depremler, hastane afet planlarının hayati önemini defalarca gösterdi. Ancak, hâlâ pek çok sağlık tesisinde afet anında görev alacak ekiplerin rollerinin net olmadığı, iletişim zincirinin kopuk olduğu ve kritik ekipmanların afet senaryolarında yeterince korunmadığı vurgulanıyor.
Sağlık çalışanları, “Afet gelmeden önce gerçekçi, sahaya uygun, uzmanlar tarafından hazırlanmış ve sürekli güncellenen planlar yapılmalı” çağrısında bulunuyor. Aksi halde, afet anında hazırlıksız yakalanmak sadece hastaların değil, sağlık sisteminin de felç olmasına neden olabilir.