Türkiye'de doğurganlık oranı, son yıllarda tarihin en düşük seviyelerine indi. TÜİK verilerine göre, 2001 yılında kadın başına ortalama 2,38 çocuk düşerken, 2024'te bu sayı 1,48'e geriledi. Yani artık Türkiye, nüfusunu yenileyemeyen ülkeler arasında.
Türkiye Gazetesi'nden Ziyneti Kocabıyık, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da 'intihar gibi' olarak tarif ettiği ve 'bunu hazmedemeyiz' değerlendirmesini yaptığı doğurganlık oranlarının düşüşünü uzmanına sordu. Türkiye'de kadın başına düşen çocuk sayısının tarihin en düşük seviyesine inmiş olması nüfusun genel profi lini değiştiriyor. Uzmanlara göre bu gidişat sürerse Türkiye, birkaç on yıl içinde yaşlanan nüfus sorunuyla karşı karşıya kalacak.
Toplumların nüfusunun sabit kalabilmesi için doğurganlık hızının en az 2,1 seviyesinde olması gerektiğini söyleyen kısırlık tedavileri konusunda dünyanın önde gelen AR-GE fi rmalarından Merck İlaç Türkiye Genel Müdürü Şehram Zayer, 'Eğer bu oran 2,1 seviyesinde ise nüfus kendini yenileme kapasitesine sahiptir. Bunun altına düşerse nüfus azalma eğilimine girer; dünya ülkeleri giderek bu oranın altında kalıyor' dedi.
2070'TE BİR ÇALIŞAN BİR EMEKLİYE BAKACAK
Çalışan nüfusun azalması, kişi başına düşen ekonomik gelirin düşmesine sebep olurken; yaşlı nüfusun artışı ile birlikte yaşlıların gençlere bağımlılık oranının da artacağına işaret eden Zayer, 'Bu durum ekonomiler üzerindeki yükü daha da ağırlaştırıyor. Örnek vermek gerekirse; Tayvan'da yapılan bir araştırmaya göre 1980 yılında bir yaşlıyı destekleyen yaklaşık 15 çalışan varken, 2022 yılında bu rakam 4'e düşmüş durumda. Fertilite hızındaki bu düşüş trendi devam ederse 2070'te bu oranın neredeyse bire bir seviyesine düşeceği öngörülmektedir; bu da çalışan nüfus üzerindeki sosyal güvenlik ve sağlık harcaması baskısını ciddi şekilde artıracağını gösteren önemli bir örnek tablodur. Bu durum pek çok ülke için geçerli. Bu tablo karşısında hem hükümetlerin hem de toplumun, sürdürülebilir enerji, altyapı, eğitim, sağlık, ulaşım ve çevre projelerine yönelik yatırımlarını artırması da büyük önem taşıyor' değerlendirmesini yaptı. Uzmanlara göre doğurganlık hızındaki düşüşün ardında yalnızca ekonomik sebepler yok. Çevresel faktörler ve kariyer planlarının kadınların doğurganlık kabiliyetini azalttığını belirten Zayer, 'Kadınların eğitim düzeyi arttıkça evlilik yaşı yükseliyor, iş hayatına katılım artıyor. Bu da çocuk sahibi olma kararını geciktiriyor. Gecikme ise biyolojik saatle yarış anlamına geliyor' diye açıkladı.
TÜRKİYE'DE BİR MİLYON KADIN ÇOCUK SAHİBİ OLAMIYOR
Merck'in 2020 yılında yaptırdığı bir araştırmaya göre Türkiye'de kısırlık oranlarının yaklaşık yüzde 13,2 olarak bulunduğunu aktaran Zayer, 'Bu verilere göre toplamda 1,07 milyon infertil kadın olduğu tespit edilmiştir. Bunların yaklaşık 100 bini çocuk sahibi olmuş veya çocuk sahibi olma sürecinde olup, geri kalan kadınlar çocuk sahibi olmak isteyen ancak henüz tedaviye ulaşmamış grubu oluşturmaktadır. Bu nedenle Türkiye'de potansiyel olarak yaklaşık 1 milyon kadının, uygun tedaviye erişim, bilinçlenme ve doğru merkezlere başvuru için yönlendirilmesi gerektirmektedir' dedi.
HER ALTI KİŞİDEN BİRİ KISIRLIK YAŞIYOR
Stres, çevre kirliliği, sağlıksız beslenme, sigara ve alkol kullanımı da infertilite oranlarını artırıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre dünyada her 6 kişiden birinin, hayatının bir döneminde kısırlık sorunu yaşadığını belirten Zayer, kısırlığın sadece bir sağlık problemi olmadığını, doğurganlık hızının azalmasının ekonomiler, jeopolitik dengeler ve sürdürülebilirlik üzerinde de derin etkiler oluşturduğuna dikkat çekti. Zayer, 'Kadınların eğitim ve iş hayatındaki rolü arttı, bu çok sevindirici ama beraberinde evlilik ve çocuk sahibi olma yaşı da yükseldi. 20'li yaşların başında anne olan kadın sayısı hızla azalıyor. Geciken annelik, doğurganlık penceresini daraltıyor. Ekonomik kaygılar, iş güvencesizliği, yüksek konut fi yatları ve çocuk bakımı maliyetleri de çiftlerin çocuk sahibi olma kararını öteliyor' dedi.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Şehram Zayer, doğurganlığın korunması ve üreme sağlığı ile ilgili çözüm önerilerini şöyle sıraladı: