Aksaray’da bir devlet hastanesinin acil servis bölümünde görev yapan Aydınlı doktor Sevgi Altıntaş, organlarını bağışlamak için gelen 19 yaşındaki gencin intihar edeceğini anladı.

Gece boyunca gençle konuşan doktor Altıntaş, “Sen beni intihardan vazgeçiremezsin ama ben seni intihara ikna ederim” diyen genci kararından vazgeçirdi ve psikiyatri bölümüne nakletti.

Aydın’ın Çine ilçesinde doğup büyüyen ve ilçe eşrafından Merhum Perihan ve Merhum Hikmet Altıntaş’ın kızı doktor Sevgi Altıntaş, yaşadığı olayı sosyal medyada paylaştı. Çok sayıda takipçisinin beğeni ve yorumlarıyla karşılanan paylaşım, toplumun çok önemli güncel bir sorununa dikkat çekti.

“Son gün” adını verdiği paylaşım metninde Doktor Altıntaş, topluma çağrıda bulundu.

Doktor Sevgi’nin paylaşımı şu şekilde;

SON GÜN?

İki gün önce, gece saat 3'e yaklaşıyordu, gözlem odasında tedavisini alan bir hastayı henüz kontrol etmiştim ki, hasta kabuldeki arkadaş "Hocam biri var, kayıt yaptırmıyor, yetkili kişi ile görüşmek istiyor" dedi.

Koridorda oturan gence "Buyurun mevzu nedir?" dedim. "Özel konuşabilir miyiz" dedi.

Tabi ki deyip, muayene odasına aldım. Tam konuşmaya başlayacağı sırada, Hemşire hanım içeriye girdi. "Çıkmanızı rica edebilir miyim?" dedi kibarca ve hemşire hanım çıktı.

"Buyurun" dedim tekrar.

Uzunca bir sessizlikten sonra,

"Ben bütün organlarımı bağışlamak istiyorum; kalp, böbrek, göz.. ne varsa. Bunun için ne yapmam, neyi imzalamam gerekiyor?"

BİR SÜRE CEVAP VERMEDİ

Gecenin saat 3'ünde, organlarını bağışlamak için ne yapması gerektiğini soran, sonradan 19 yaşında olduğunu öğrendiğim bir genç!!!!?

"Organ bağışı için bir takım prosedürler var ve organ bağışı ünitelerinden yapılabilir" dedim ve durdum...

Durumun tuhaflığı nedeniyle, "Böyle bir karar vermene sebep olan nedir?" diye ekledim.

Cevap vermedi uzun bir süre. Aldığı kararda net olacak kadar kendinden emin, ama bunu açıklamaktan imtina edecek kadar çekingen bir tavrı vardı. Dilinin kilidini açmaya pek niyetli değildi. Sessizliğini bir müddet daha koruduktan sonra konuşmaya başladı.

"Hayatımın hiç bir anlamı olmadı, hiç bir işe yaramadım, bari organlarım bir işe yarasın" dedi.

Sustu..

KENDİNİ KONUŞMAYA KAPATIYORDU

İntihar düşüncesi ile ilgili emareler, gizil dilde yer almasına rağmen, açıklamak istemiyor, kendini konuşmaya kapatıyordu.

O arada gelen 2 hastaya daha baktıktan sonra yanına gittim "Gel hadi seninle biraz sohbet edelim" dedim ve rahat konuşabileceği başka bir bölmeye geçtik.

Kendini ifade edebilme kabiliyeti olduğu halde, konuşmaya direnç göstermesi;

teselli cümlelerinden bıkmış da, herkese peşinen kendini kapatmış biri izlenimi veriyordu.

"Hayatımın hiç bir anlamı, amacı yok" diye yineledi ve ekledi. "Lütfen beni psikolojisi bozulmuş ya da delirmiş biri gibi değerlendirmeyin, gayet bilincim yerinde, ani bir öfke patlaması halinde de değilim tam tersine çok sakinim. Bu üzerinde uzun zamandır düşünülmüş bir karar" dedi.

"Hayatında hiç bir anlam bulamıyor musun?" dedim.

‘SENİ İNTİHARA İKNA EDERİM’ DEDİ

"Yok ki, olmayan şeyi nasıl bulayım? İnsanlarla konuşmayı da bıraktım. İki-üç arkadaşım vardı konuştuğum ama onlarla iletişimi de kestim. Onlar beni intihardan vazgeçirmeye çalışırken, ben onların beyinlerini manipüle edip intiharı akıllarına soktum. Sonra buna ne hakkım var diye düşünüp onlarla da konuşmayı bıraktım.

Mesela şu an siz beni bu fikirden vazgeçirmeye çalışıyorsunuz değil mi? Ben de diyorum ki “bu konuşmanın sonunda ben sizi intihara ikna edebilirim" dedi.

" Tamaamm, hadi beni intihara ikna et. Masaya yatıralım bunu" dedim.

Duraksadı, hafif şaşkınlık ifadesiyle yüzüme baktı, başını yine önüne eğdi.

Sessizlik....

DÜNYAYA GELMENİ ANNE BABAN MI İSTEDİ?

-Dünyaya gelmeyi sen mi istedin? dedim

- Hayır, kime soruldu ki dünyaya gelme isteği? dedi

- Peki dünyaya gelmeni anne-baban mı istedi?

- Yani, dedi

-Hayır, onlar da istemedi. Onlar sadece bir çocuk istedi, ama gelen sensin..! Kimin geleceğini bilmiyorlardı. Bir çift arasında, sadece tek bir birliktelik halinde bile milyarda bir ihtimalsin (100 Milyon sperm×450 yumurta) Kaldı ki evli bir çiftin tüm hayatına uyarlarsak sonsuz sayıdaki olasılıktan birisin sen.

Dünyaya gelmeyi sen istemedin,

Dünyaya gelmeni anne-baban da istemedi,

Dünyaya gelmeni "Bir" İsteyen var.

Seni var kılan "Bir" Kuvvet var.

O CEVAP İÇİN YAŞAMALISIN

Sadece bunun nedenini ve anlamını bulmak için bile yaşamaya değmez mi?

Sen bir ödevsin ve cevapları da sen bulacaksın.

Ve bir çok kişiden daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Sorgulayan bir beyne sahipsin ve kendi yaradılış nedenini bulduğunda, artık bir çok yığının aksine, senin yaşamın anlamla yüklü olacak. "

Konu çok uzayacağı için bir çok diyaloğu atlayarak özet geçiyorum.

Yaklaşık 3 saat kadar (sabahın saat 6 sına kadar) konuştuk, tabi arada gelen hastalarıma bakmak için muayene odasına geçtim ve tekrar kaldığımız yerden devam ettik.

Çok şükür kalp krizi geçiren bir hasta gelmedi o gün ama ruh krizi geçiren biri vardı sanki..

Başlığı "Son Gün" koymamın sebebi de şu.

CEP TELEFONUNU SATTI

Konuşmanın bir yerinde cep telefonuyla ilgili bir mevzu geçti ve dedi ki bugün cep telefonumu sattım, niye diye sorduğumda...

Yine uzunca durdu ve biliyor musunuz dedi, bugün benim son günümdü, sabahtan hazırlık yaptım, cep telefonumu sattım, viski aldım ama çok az içtim sonra döktüm, arkasından bir kaç kişiyle görüştüm, onlara hiçbir şey söylemedim, ama içimden kendimce onlara veda ettim. Onların bundan haberi yoktu. Sonra mezarlığa gittim ve 3-4 saattir ordaydım, ölüm şeklimi ve yöntemimi belirledim (buraları anlatmıyorum) sonra dedim ki ben hiç bir işe yaramadım bu yeryüzünde bari organlarım işe yarasın. Ve buraya sadece o imzayı atmak için geldim.

Ama bu konuşmaları yapacak biriyle karşılaşmayı hiç ummuyordum.. bugün benim yaşama veda günümdü.

ELLERİMİZ VAR DEĞİL Mİ?

O öyle söyleyince yıllar önce okuduğum Mihail Nuayme ye ait 'Kalk son gününe veda et' kitabı aklıma geldi. Tabi kitaptaki verilmek istenen biraz daha farklıydı ama başlığı o yüzden "Son Gün" koydum

Sabah saatleri yaklaştı ve 24 nöbetim bitmek üzereydi. Psikiyatrideki arkadaşla telefon görüşmesi yaptım , gencimizin psikiyatri ile görüşmesine ikna çalışması ve hastaneye yatış için sevk işlemleri...

Çıkarken "Doktor Hanım ben sizi ikna edemedim, Siz kazandınız" dedi

"Hayır" dedim.

" Sen kazandın... Sen, seni kazandın..."

Gülümsedik

Varlık sancısı çeken, anlam boşluğunda debelenen yeni bir nesil var. Mahallemizdeler, çevremizdeler, hanemizdeler. Sadece onlara uzanacak bir ele ihtiyaçları var. Ellerimiz var değil mi? (EMİN AYDIN)

Editör: TE Bilisim