Doktorların hak arayışı sürerken bazı meslektaşlarının sosyal medya paylaşımlarınıniletişim sorununu ortaya çıkardığını dile getirmeye çalıştığım yazıya, çok sayıda olumlu ve olumsuz geri dönüş oldu. Üç gün boyunca birçok doktor temsilcisi ve yıllarını mesleğe vermiş hocalarımız bana ulaştı. Başta Erol Göka ağabeyim olmak üzere, Tabip Sen Başkanı Ahmet Erçek ve Hekim Hakları Derneği Başkanı Mustafa Şener hocaların yazıya şerh düştükleri satırları vardı. Özellikle de “Türkiye’deki doktorların yüzde 90’ına yakını TTB üyesi. TTB ise çok net bir örgüt” cümlemin düzeltilmesi gerektiğini vurguladılar. Bu yazıyı sadece bu düzeltmeyi yapmak için kaleme almam gerekiyordu. Lakin, konuşmalarımızdan öyle notlar çıktı ki; düzeltmenin ötesinde yeni bilgilerin olduğu bu yazı kendiliğinden ortaya çıktı.

PKK ile bağlantılı görüntü veren Türk Tabipler Birliği’nin ‘doktorları temsil etme’ görüntüsüne açıklık getirerek başlamak istiyorum.

Türkiye’deki hekimlerin büyük çoğunluğu TTB üyesi değil. Toplam üye sayısı 100 bin civarı. Kamu dışında çalışan hekimlerin kanunen TTB’ye üye olma zorunluluğu var. Bu 100 bin üyenin en az 80 bini de bu zorunluluk nedeniyle TBB’nin doğal üyesi. Kamuda ise yaklaşık 160 bin hekim var ve çok az kısmı TTB üyesi. Yani ülkemizdeki hekimlerin yüzde 90’ı değil de yaklaşık yüzde 40’ı Türk Tabipler Birliği’ne üye.

Peki nasıl oluyor da TTB tüm doktorlar adına hareket ediyor? Hiçbir üyesine sormadan, danışmadan PKK ve DHKP-C’nin sözcülüğünü yapabiliyor. Görüştüğüm doktorlar da en fazla bu görüntüden dert yandı.

Zorunlu üye olan hekimler, TTB ile anılmak istenmediği için illerdeki oda seçimlerinde oy kullanmaya gitmiyorlarmış. Haliyle mevcut zihniyetin karşısına rakip çıkmadığı için de PKK yanlısı zihniyet TTB’ye hâkim. Bir örnek verelim hemen. Geçtiğimiz yıl İstanbul Tabip Odası seçimlerine, mevcut yönetime karşı olan bir oluşum da girmiş. İstanbul Tabip Odası’nın (İTO) yaklaşık 30 bin üyesi var. Seçimlerde 5 bin 700 doktor oy kullanmış. Kazananı ise sandığa giden doktorların sadece yüzde 10’u belirlemiş. Yeri gelmişken not düşeyim; 17 Nisan 2022’de İstanbul Tabip Odası seçimleri var. Bu seçime de ancak en son 31 Mart tarihine kadar üye olan hekimler katılabilecekler. Yani ‘TTB bizi temsil etmiyor’ diyen doktorların 17 Nisan’da sandığa gidip irade beyan etmeleri gerekiyor. Ortaya çıkan tablo çok net: Şu anki TTB yönetimi, hekimlerin yüzde 95’inin oyunu almadan, tasvip edilmeden onlar adına ahkam kesip HDP ve PKK’nın sözcülüğünü yapıyor.

Odalar önemli, çünkü İstanbul, Ankara ve İzmir’e hâkim olan oluşumlar TTB’nin yönetimini de belirliyor. Mevcut TTB’ye karşı Anadolu’dan yayılan bir muhalefet dalgası var. Lakin İstanbul ve Ankara tabip odaları alınmadığı müddetçe TTB yönetiminde söz sahibi olmaları mümkün değil. Hekimlerin TTB’den uzaklaşarak değil aksine işin içine girerek birlik olmalarından başka bir yolu görünmüyor. Bunu da son zamanlarda kurulan hekim sendikaları gerçekleştirmeye başlamış. Üç ayrı hekim sendikasına 3 ay gibi çok kısa sürede 30 binin üzerinde yeni üye başvurusu olmuş. Bunun birçok sebebi var. TTB’nin sadece siyasi duruşuyla doktorları kamuoyunda mağdur etmiyor. TTB’nin doktorların hak arayışlarını da sabote ettiği serzenişine de kulak vermeli.

Doktorlar ne istiyor peki? Görüştüğüm tüm hocalar, hekimlerin geçim sıkıntısı yaşadığını dile getirdi. İlk yazıda da değinmiştim. Doktor olmak, eğitim hayatından başlayan bir adanmışlık. Lisede doktor olmaya karar vermeyen bir kimse bu mesleğe son anda giremez. Böylesine meşakkatli bir sürecin sonunda, özellikle de kamuda çalışmaya başlayan doktorların, döner sermaye geliri dahil düşük maaşlara çalıştığını söylemek gerekiyor. Neye göre düşük peki? Bir hocamız şu örneği verdi: “Bir hastanede 8 bin 500 lira maaş alan doktor da var, aynı hastanede 7 bin 500 lira alan temizlik personeli de.” Lütfen kıyaslamayı cımbızlamayın, burada temizlik personellerinin yaptığı iş küçümsenmiyor. Sonuna kadar hak ediyorlar. Keşke daha fazla alsalar. Fakat bu minik farklar doktorluk mesleğine olan ilgiyi azaltıyormuş. Mesele, günde yüzlerce hastayı tedavi eden uzman hekimler her şey dahil 11-12 bin lira maaş alıyorlar. Hekim Hakları Derneği Başkanı Dr. Mustafa Şener Hoca bu ilgisizliğin yanı sıra ülkemiz için farklı bir tehlike olduğuna dikkat çekti. Doktorların branş seçimleri… Şu cümleler Şener’e ait: “Kadın doğum, genel cerrahi ve beyin cerrahisi artık seçilmiyor. Kadrolar bomboş. Tazminat davaları en fazla cerrahlara açılıyor. Şiddet vakası da cerraha oluyor. Türkiye birincisi; cildiyeci, fizik tedavi uzmanı, plastik cerrah olmak istiyor. Bu tercihlere yönelik önlem alınmazsa 10-15 sene sonra ameliyat olmak için doktor bulamayacağız.”

Yani konunun doktorların kendi içlerinde birlik olarak çözmeleri gereken bir kısmı var, sağlık politikalarını ilgilendiren bir yönü var, toplumsal bir gayretle çözülmesi gereken (başta şiddet olmak üzere) yönleri var. Burada biz basına da görev düştüğünün farkındayız. Ya da farkında olmalıyız. Benzer şekilde sosyal medyanın domine ettiği krizlerin her kesime zarar verdiğini çok net bir şekilde gözlemlemiş olduk. Ortak bir sağduyu ile hareket edilmezse hepimiz için tehlike söz konusu olduğu da açık. Sağlık en hayati konumuz, bunu çözümsüz bırakma lüksümüz yok.

Ersin Çelik-Yeni Şafak

Editör: TE Bilisim