Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun göreve gelişinin üzerinden bir yıl geçti. Bu süreçte Türkiye genelinde sağlık teşkilatlarında dikkat çeken bir yönetim değişikliği yaşandı.
81 ilin sağlık müdürlerinden yarısından fazlası görevden alınırken, il müdürü değişen şehirlerde başhekimler, başkanlar ve başkan yardımcıları da büyük ölçüde değiştirildi. Bu kapsamda taşra teşkilatlarında kadrolar adeta sil baştan yenilendi.
Yetkililer bu değişimi "dinamizm ve taze kan" gerekçesiyle savunsa da, uzmanlar bu denli yüksek orandaki görev değişiminin kurumsal hafıza ve istikrar açısından ciddi riskler barındırdığına dikkat çekiyor.
🎯 “Liyakat” Tartışması Gündemde
Yeni atamalarla ilgili en çok eleştirilen konulardan biri de, atanan kişilerin liyakat ve mesleki yeterlilik durumları. Bazı illerde yapılan idari atamalarda, uzmanlık, yüksek lisans ve deneyim gibi nitelikler göz ardı edilirken, yalnızca 4 yıllık açık öğretim mezunu olan kişilerin kritik görevlere getirildiği iddia ediliyor.
Uzmanlar, “Sağlık gibi hayati bir alanda yönetim makamlarına gelişigüzel atamalar yapılması, hizmet kalitesini doğrudan etkiler” uyarısında bulunuyor.
📌 Somut Öneriler: Bölüm ve Uzmanlık Şartı Gelmeli
Sağlık camiasından gelen görüşlerde, idari atamalara ilişkin şu öneriler öne çıkıyor:
Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü: Sadece lisans düzeyinde ebe ve hemşirelik mezunları olmalı.
İdari ve Mali İşler Müdürü: İktisat, işletme veya maliye gibi bölümlerden mezun olmalı.
Acil Sağlık Hizmetleri başkan yardımcısı ve uzmanlığı : Bu görev için paramedik, acil yardım teknikerliği, sağlık lisansiyerliği gibi alanlardan gelenler tercih edilmeli.
Afet yönetimi ve sağlık yönetimi alanlarında yüksek lisans yapanlara öncelik verilmeli.
Bu doğrultuda, sadece diplomaya değil, uzmanlık alanı, iş deneyimi ve akademik geçmişe göre atama yapılması gerektiği vurgulanıyor.
⚖️ Sonuç: Taze Kan mı, Kurumsal Kayıp mı?
Bir yıl içinde sağlık teşkilatlarında yapılan bu köklü değişim, bazı açılardan yenilik ve dinamizm getirse de, diğer yandan kurum hafızasının silinmesi, tecrübesiz kadroların sorumluluk üstlenmesi ve liyakat dışı atamalar gibi riskleri de beraberinde getiriyor.
Sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği için, adil, şeffaf ve uzmanlığa dayalı bir idari yapı kurulması gerektiği artık daha yüksek sesle dile getiriliyor.