Son dönemlerde daire başkanı ve üstü görevlerde bulunanların görevden alınarak daha alt görevlere atanmasında Danıştay verdiği kararlarla köklü bir değişikliğe gitti. Bir dönem daire başkanları ve üstü görevlerde bulunanlar büyük bir suç işlemediği sürece görevden alınsalar da yargı kararıyla göreve iade edilirlerken şimdi ise tam tersi bir durumla karşı karşıya kalınmıştır.

Görevden almalarda ve atamalarda hangi mevzuat uygulanmaktadır?

İdari görevlere yapılan atamalarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 68, 71, 74 ve 76’ncı maddeleri ile 2451 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaktaydı. Bir de bunlara ilave olarak teşkilat kanunlarındaki düzenlemeler uygulanmaktaydı. Zaman zaman atama kararnamelerinde 375 sayılı KHK’nın ilgili maddeleri de kullanılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrasında ise atama ve görevden almalarda 2451 sayılı Kanun yerine 3 sayılı Üst Kademe Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile teşkilat kararnamelerindeki ilgili maddeler kullanılmaktadır. Kararnamesiz atamalardaki görevden almalardaki usul ise değişmedi. Aynı şekilde görevden almalarda da aynı maddeler kullanılmaktadır.

Danıştay geçmişte görevden almalara nasıl yaklaşmaktaydı?

Yıllardır istikrar kazanmış Danıştay kararlarında idari görevlerde bulunanların görevden alınmaları hakkında görevden alınmanın kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olup olmadığını idareler ispat etmekteydi. Daha açık ifadeyle bir görevden alma yargıya taşınmışsa idareler görevden almaların haklı nedenle yapıldığını ispat etmek zorundaydı. Yani idareler takdir hakkımı kullanarak görevden aldım diyerek savunma yapamaz yapsa da yargı tarafından dikkate alınmazdı.

Eğer görevden alınan idareci hakkında disipline aykırı bir davranış ya da adli bir suç işlenmemişse yargının vereceği karar her zaman kişiler lehine olmuştur. Hatta kınama ve uyarma cezaları görevden almalarda dikkate dahi alınmazdı.

Danıştay’ın görevden almalardaki yaklaşımı kökten değişti

Danıştay’ın istikrar kazanmış görüşü son dönemlerde kökten değişmiştir. Daha doğru ifadeyle 657 sayılı Kanunun ilgili maddelerindeki idarenin takdir hakkı sorgulanmamaya başlanmış ve kanundaki ifadeler merkeze alınarak karar verilmeye başlanmıştır. Yarın bu görüşün aksine hareket edilmeyeceğini kimse iddia edemez. Nitekim yıllarca aksi durum uygulanmıştı. Yani mevzuat dahil olmak üzere her şey aynı olmasına rağmen verilen kararlar kökten değişikliğe uğramıştır. Bu yaklaşımın ne kadar doğru olduğunu ilerleyen zamanda hep birlikte göreceğiz.

Görevden almaların şifreleri Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararında

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2021/2592 E. , 2022/188 K. Nolu kararında görevden almaların şifrelerini görüyoruz. Bu Kararda, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yapan davacının, bu görevden alınarak Araştırmacı kadrosuna atanmasına ilişkin … tarihli ve … sayılı işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk derece mahkemesi davayı reddetmiştir

İlk derece mahkemesi vermiş olduğu kararında; Daire başkanlığı gibi üst düzey kamu yöneticilerinin, kamu kurum ve kuruluşlarının geleceğe dönük planlarını ve politikalarını saptayan, bu plan ve politikalardaki hedefleri gerçekleştirmek için gerekli kaynakları ve bu kaynakların kullanım yerlerini belirleyen ya da bu kişilerin emir ve direktifleri yönünde uygulamayı yapan veya onlara yardımcı olan kişiler oldukları; göreve gelmelerinde ve görevden alınmalarında tahsil ve hizmet süresi dışında başkaca bir kriter aranmadığı, kanun koyucunun bu hususta idarelerin takdir hakkını geniş tuttuğu ve bu görevlere atanmış olanlar için azami ve asgari bir görevde kalma süresinin belirlenmemiş olduğu, davacının bulunduğu göreve herhangi bir sınavla değil takdir hakkı çerçevesinde atandığı, görevinde yaklaşık yedi buçuk ay görev yapmış olduğu hususları dikkate alındığında, dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği, işlemin hukuka uygunluğu ortaya konulduğundan, bu işlem nedeniyle mahrum kalınan özlük ve parasal hakların ödenmesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge idare mahkemesi işlemi iptal etmiştir

Bölge İdare Mahkemesi konuyla ilgili olarak vermiş olduğu kararında; Davacının daire başkanlığı görevine atanmadan önce bu görevin hiyerarşik olarak altında olan kadrolarda uzun yıllar çalıştığı, kariyer ve liyakat ilkelerine uygun bir şekilde atanmış olduğu; görevinde yetersiz veya başarısız olduğu yönünde bir iddia bulunmadığı, herhangi bir disiplin cezası almadığı veya adli ya da idari soruşturma geçirmediği, aldığı eğitimlerin yürütmekte olduğu göreviyle uyumlu olduğu, ayrıca yine görev alanıyla ilgili olarak çok sayıda sertifika ve belgelerinin bulunduğu, daha önce başka kurum ve Bakanlıkta görev yapmış olmasının davacının kusuru olarak gösterilemeyeceği, davalı idarenin takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından hukuka uygun kullanmadığı sonucuna varılarak davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline, yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine hükmedilmiştir.

Danıştay 2. Dairesi bölge idare mahkemesi kararını bozmuştur

Uyuşmazlık konusu olayda, idarenin sahip olduğu takdir yetkisini, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı kullandığına dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davacının Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünde daire başkanı olarak görev yapmış olduğu süre ve daha önce bulunduğu görevler dikkate alındığında; davalı idarece kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için tesis edildiği anlaşılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi ise kararında ısrar edince konu Danıştay İdari Dava Dairesine intikal etmiştir.

Danıştay İdari Dava Dairesi son noktayı koydu

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Memurların Kurumlarınca Görevlerinin ve Yerlerinin Değiştirilmesi” başlıklı 76. maddesinde; kurumların, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst veya kurum içinde aynı veya başka yerdeki diğer kadrolara naklen atayabilecekleri hükme bağlanmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76. maddesi ile memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı açık olup, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde, sözü edilen bu durumun dava konusu idari işlemin neden ve amaç yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargı içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin mevzuat uyarınca sahip olduğu takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı kullandığına dair hukuken geçerli herhangi bir bilgi belgenin bulunmadığı görülmekte olup; bu doğrultuda davacının, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek davalı idare bünyesine araştırmacı kadrosuna atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir. Bu itibarla, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır. Karar oy çokluğuyla alınmıştır.

Bu Karar sonrasında idari görevde bulunanların yargı zırhının kalktığını söyleyebiliriz. Çünkü, görevden alma kararlarında Danıştay’ın bu kararının tarih ve sayısı da yazıldığında ilgililerin dava açmalarına gerek kalmayacaktır. Zira çıkacak sonuç bellidir. Maalesef ifrat ve tefrit arasında dolanıp duruyoruz. Keşke orta yolu bulabilseydik.

Ahmet Ünlü -Yeni Şafak

Editör: TE Bilisim