Sağlık dünyasında büyük çelişkilerle karşılaşsak da biri dikkat çekici: Bir doktorun adı hem kahraman yardımsever olarak anılıyor, hem de devleti milyonlarca liralık sahte reçete vurgunuyla dolandırmakla suçlanıyor. Bu iki tamamen zıt görüş, olayı farklı açılardan yorumluyor.
personel sağlık / özel haber
Haber Özeti
Profesör doktor Ayten Erdoğan’ın görev yaptığı belirtilen kurumdaki işleyişle ilgili iki medya kuruluşu da farklı eksenlerden haber yapmış durumda:
* Birinci habere göre (Yeni Şafak) Balıklı Rum Hastanesi Çocuk Psikiyatri Bölümü’nde, doktor Erdoğan’ın ve beraber çalışanların, hastane kaydı açılmadan kırmızı-yeşil reçeteli ilaçları sahte reçetelerle düzenleyip Sosyal Güvenlik Kurumu’na fatura ederek yaklaşık 112 milyon TL kamu zararı oluşturduğu iddia ediliyor.
* İkinci habere göre (BirGün) ise aynı doktor, yoksul ailelerin çocuklarına ilacı ulaştırmak için muayene ücreti almadan reçete yazdığı, aslında kamu zararı olarak gösterilen rakamın da yalnızca ~112 bin TL düzeyinde olduğu; 112 milyon TL gibi yüksek rakamın abartı olduğu öne sürülüyor.
Bu durumda elimizde iki temel soru var: Gerçekten hangi iddialar doğru? Kamuya verilen zarar gerçekten 112 milyon TL mi? Yoksa doktor insani bir gerekçeyle hareket ettiğini ve mağdur ettiği değil mağdur olanı koruduğunu mu savunuyor? Her iki haber de güçlü iddialar ortaya koyuyor; ancak veriler ve kapsam açısından çelişkiler mevcut.
Detaylı İnceleme
İddialar (“Yeni Şafak” cephesi):
Hastane dosyasında kaydı bulunmayan, muayene yapılmamış hastalar adına reçeteler düzenlendiği, ilaçların eczaneler aracılığıyla paraya çevrildiği ve bazıların yabancı uyruklu kişilere satıldığı iddia edilmiş.
Kurumun zarara uğratıldığı miktar 112 milyon TL olarak belirtilmiş.
Savunma/karşı iddialar (“BirGün” cephesi):
Doktorun gerekçesi, “maddi durumu yetersiz olan çocukların ilaçlarını kesintisiz alması” yönünde; muayene ücretini almadan ilaçlarını yazdırdığı yönünde.
Gerçek zararın resmi kurum raporuna göre 112 bin TL civarında olduğuna dikkat çekilmiş ve “112 milyon” rakamının kamuoyunda abartılı şekilde dolaştığı vurgulanmış.
Doktorun mal varlığı açısından da iddiaların çok örtüştüğü söylenmemiş; borçlu durumda olduğu, büyük servet iddialarını doğrulayan bir belge bulunmadığı öne sürülmüş.
Ortada kalanlar:
Hangi reçetelerin, hangi tarihlerde, ne kadar miktarda, hangi eczaneler ve hastane protokolleriyle yazıldığı açıkça ortaya konmamış görünüyor.
Kamu zararı iddiası ile resmi müfettiş raporundaki rakamlar arasında uçurum olduğu öne sürülüyor.
Doktorun motivasyonu, yardıma muhtaç çocuklara yönelik olduğu yönünde; fakat bu motivasyon ile iddia edilen usulsüzlük arasında adli ve etik bağın nasıl kurulacağı net değil.
Haber kaynakları farklı şekilde konuyu ele alıyor: biri “devleti dolandırdı” iddiasını öne çıkartırken, diğer “vicdanlı doktor mağdur çocuklara yardım etti” perspektifini vurguluyor.
Değerlendirme
Bu olay, “bir doktor”un hem kahramanlaştırıldığı hem de suçlanacağı kadar karmaşık. Kamuoyunun değerlendirmesi için şu kriterler önemli:
Gerçek kamu zararı ne kadar? Milyonluk iddia mı yoksa binlik rapor mu doğru?
Hangi reçeteler, hangi hastalara, hangi şartlarla yazıldı? Kayıt dışılık var mı?
Doktorun amacı gerçekten yardım mı yoksa sistemin açığından yararlanmak mı?
Soruşturmanın adil yürütülüp yürütülmediği, dosyanın nasıl hazırlandığı, hukuki sürecin niteliği.
Haber kaynaklarının politik/ideolojik eğilimleri ve olaya bakış açıları (örneğin devlet kurumlarına güven ya da eleştiri düzeyi).
Sonuç olarak, tek bir “hakikat” yerine, farklı perspektiflerin birleştiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Doktorun yardım faaliyetleri ile usulsüzlük iddiaları birbirine ters görünürken, şeffaf deliller olmadan karar vermek güç. Bilinmesi gereken: olay yalnızca “kötü doktor” ya da “kahraman doktor” olarak basit etiketikete indirgenemez — arada çok sayıda gri alan ve soru işareti var.
Yeni Şafak'ta ve Birgün'de çıkan haberlerin tam metni:
YENİ ŞAFAK:
Balıklı Rum Hastanesi’nde Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın öncülüğünde eczacıların da içinde bulunduğu grup, başkalarının kişisel verilerini ele geçirerek hastane kaydı olmayan kişiler adına özellikle kırmızı ve yeşil reçeteye tabi ilaçlar için sahte reçeteler düzenledi. Bu reçeteler SGK’ya fatura edilerek kurum 112 milyon TL zarara uğratıldı. Şüphelilerden 6’sı gözaltına alındı, bir kişi firari. İlaçların bir kısmının yabancı uyruklu kişilere satıldığı da belirlendi.
Balıklı Rum Hastanesi Çocuk Psikiyatri Bölümü’nde büyük bir yolsuzluk şebekesi ortaya çıktı. Hastaların bilgileri kullanılarak hiç muayene yapılmadığı hâlde sahte reçeteler düzenlendiği ve kırmızı-yeşil reçeteli ilaçlarla SGK’nın 112 milyon lira zarara uğratıldığı belirlendi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma kapsamında 6 kişi gözaltına alındı, şüphelilerden biri firari.
KAYIT AÇMADAN REÇETE
Usulsüzlüğün merkezinde Balıklı Rum Hastanesi Çocuk Psikiyatri Bölümü’nde görevli Prof. Dr. Ayten Erdoğan bulunuyor. Erdoğan’ın 2017-2021 arasında hastaların kimlik bilgileriyle Medula’ya girilmeden, özellikle kırmızı-yeşil reçeteli ilaçlara yönelik sahte reçeteler düzenlediği ve bunların SG K’ya fatura edildiği ortaya çıktı.
HASTA HİÇ GELMEMİŞ
SGK raporuna göre Prof. Erdoğan ile birlikte çalışan tıbbi sekreter Nazan Demirel, hastane sistemine hiç işlenmemiş reçeteleri manuel düzenledi. Gerçekte olmayan muayeneler için daha önce hastaneye gelmiş başka kişilerin protokol numaraları kullanıldı. İncelemelerde, reçete protokol numaralarının çoğunda “o tarihte hastaneye hiç gelmemiş” kişilerin adının geçtiği ortaya çıktı.
ORGANİZE YAPI
Soruşturma, sahte reçetelerin eczaneler üzerinden paraya dönüştürüldüğünü de açığa çıkardı. Eczane kalfası Resul Çiçek ve akrabası Eyyüp Çiçek’in uyuşturucu etkili ilaçları reçetesiz sattıkları tespit edildi. Eyyüp Çiçek’in, bu ilaçların yeniden temini için yaptığı görüşmeler iletişim tespitlerine yansıdı. Bu süreçte hastanede resmi görevi olmayan Cüneyt Kamoğlu isimli bir kişinin “ilaç firması temsilcisi” gibi hareket ederek doktor ve sekreter arasındaki bağı sağladığı, usulsüz ilaç temininde köprü görevi gördüğü belirlendi. Eczane sahibi Ahmet Hamidi’nin de şüphelilerle birlikte hareket ettiği ve reçeteler üzerinden ilaç toplamaya çalıştığı anlaşıldı. Doktor Erdoğan’ın, düzenlediği fazla ilaçları sekreter Demirel aracılığıyla Resul Çiçek’ten temin ettiği ve bu ilaçların daha sonra üçüncü kişilere satılarak gelir elde edildiği kaydedildi.
VAKIF 2020’DE ŞİKAYETÇİ OLDU
Yolsuzluk, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’nın 24 Eylül 2020’de yaptığı şikâyetle ortaya çıktı. Vakıf, doktor ve sekreterin dışarıdaki kişilerle anlaşarak “SGK sistemi arızalı” bahanesiyle kayıt açmadan reçete yazıp bunları SGK’ya fatura ettiğini belirtti. Denetimlerde doktorun “Sistem yoktur” kaşesiyle hastaların bilgisi dışında reçete düzenlediği saptandı.
Batarsak birlikte batacağız
Yapılan incelemelerde Erdoğan’ın, sekreter Demirel’in çalışma masasının çekmecesine bir miktar para bıraktığı, Demirel’in bu parayı aldığı, ilerleyen saatlerde ise Doktor Erdoğan’ın elinde bir miktar para ve not kağıdıyla odasından çıkarak bir hesap numarası verdiği belirtildi. Erdoğan’ın elindeki paranın 1900 TL’sini not kağıdında yazan hesaba yatırmasını istediği, bir miktar parayı yine Nazan Demirel’in çekmecesine bırakırken, ‘öbürü şey için yemek için bu sana’ diyerek aynı gün 2 kez para bıraktığı ortaya çıkarıldı. Yapılan incelemelerde şüpheli Resul Çiçek’in Nazan Demirel’e “Hepimiz aynı gemideyiz, batacaksak birden hepimiz batacağız” dediği de SGK tarafından hazırlanan raporlara yansıdı. Olayla ilgili İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’ne 2023 yılında şikâyet ulaştığı öğrenildi. Şikâyetin ardından yapılan inceleme sonrası gerekli tespitler yapılara, şüpheli ve eczanelere idari para cezası uygulandığı öğrenildi.
BİRGÜN:
Geçen hafta, 21 Kasım 2025 günü İstanbul Balat’taki Özel Balıklı Rum Hastanesi’nde görevli çocuk psikiyatristi Prof. Dr. Ayten Erdoğan, sekreteri, eczane sahibi ile kalfası ve ilaç mümessillerinin arasında olduğu 6 kişi gözaltına alındı. Türkiye’nin en önemli çocuk psikiyatristlerinden Prof Dr. Ayten Erdoğan üç gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde tutuldu. Şeker hastası olan 63 yaşındaki Profesör 10 saat boyunca sorgulandı. Dün akşam Prof. Dr. Ayten Erdoğan, sekreteri ve eczane kalfası hapse atıldı.
Prof. Dr. Ayten Erdoğan ve diğer isimler; nitelikli dolandırıcılık, kişisel verileri hukuka aykırı olarak bir başkasına verme, yayma veya ele geçirmekle suçlandı. Bakırköy Başsavcılığı’nın yaptığı açıklamada; Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın sahte reçeteler düzenlediği, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun suç tarihinde ‘112 milyon TL’ zarara uğratıldığı öne sürülüyordu. Ancak ilk andan itibaren bir gariplik vardı. Suç tarihi 2020’ydi, yani soruşturma 5 yıl önce başlamıştı ama operasyon yeni yapılmıştı.
112 MİLYON TL DOSYADA YOK
Savcılığın açıklaması üzerine Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ı hedef alan haberler yapıldı. Yeni Şafak gazetesi Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın fotoğrafını kullanarak ‘112 milyon Sahte Reçete Vurgunu’ başlığıyla haberi verdi.
Peki; Prof. Dr. Ayten Erdoğan bunları yaşarken dosyada gerçekten 112 milyon TL’lik bir suç isnadı var mıydı?
Hayır.
Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın ifade tutanağı, müfettiş raporu, polis fezlekesi, savcılığın tutuklama talebinde 112 milyon TL’lik kamu zararı iddiası yok. Zaten böyle bir ilaç vurgununda TIR’lar dolusu, tonlarca ilaç tespit edilmiş olmalı. Ancak bu da yok. Birkaç kutu ilaçtan bahsediliyor.
Aslında Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın sorgusunda sorumlu tutulduğu SGK zararı 112 bin 293 TL. SGK müfettişinin 5 yıl önce hazırladığı raporda kamu zararı bu kadar hesaplanmıştı. Profesör bu rapordan sonra zararı faiziyle 200 bin TL olarak ödemişti. Ancak anlaşılmayan şekilde savcılık açıklamasına üç sıfır eklendi ve 12 milyon TL kamu zararı yazıldı.
5 YIL ÖNCE GİZLİ KAMERA
Üstelik beş yıl önce Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın hastanedeki odasına gizli kamera yerleştirilmiş ve telefonları aylarca dinlenmiş.
Tespitler ve Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın yanıtlarına bakınca hukuksuzluğun boyutu anlaşılıyor.
Bu tapelerin büyük kısmında Prof. Ayten Erdoğan, piyasada bulunmayan ve hasta çocuklar için çok önemli olan ilaçların eczaneden temin edilmesi için görüşmeler yapıyor. Üstelik bunlar reçetesi yazılmış ilaçlar.
ÇOCUKLAR İÇİN UĞRAŞTI
Bir tapede eczane kalfası, hasta 2 çocuğun babası ile konuşuyor. Baba çocukların ilacının kalmadığını ve Profesörün bir gün önceden bir kutu ilaç vermesini istediğini, ertesi gün reçetenin yazılacağını söylüyor.
Bu tape sorulunca Prof. Dr. Ayten Erdoğan şöyle yanıt verdi:
“İki çocuk hastamın babası çocukların düzenli kullandığı ilaçlarının bittiğini, fakat randevuyu Salı günü bulabildiğini söyledi. Bu çocuklar bir gün ilaç almaması halinde okulda ve evde büyük problem yaratabilir. Bir gün çocukların ilaçsız kalmaması için eczane kalfası ile konuşmaları olmuş.”
Bir başka tapede Prof. Dr. Ayten Erdoğan, 3.5 yaşındaki dikkat eksikliği ve hiperaktife hastası olan çocuğa ilaç verilmesini eczane kalfasından istiyor. Burada “Birinin üzerine yazarız” diyor. Bu sorulduğunda anlatıyor:
“Hasta SGK’lı değil olsa bile 6 yaşın altında SGK ödemediği için hastanın parası ile alması gerekiyor. Eczane kalfasına parasını alarak ilacı vermesini söylüyorum. ‘Birinin üzerine yazarız’ derken çocuk 6 yaşından küçük olduğu için sistem izin vermez. Bu hastalık genetik olduğu için annesi ya da babası da hastadır. Onlardan birinin üzerine ilacı yazacağımızı söylüyorum. Hastanın mağduriyetini gözetiyorum.”
Bir başka tape kaydında ise Prof. Dr. Ayten Erdoğan, bir hasta yakını ile konuşuyor. Hasta çocuğun reçetesinin yazılabilmesi için bir hafta var ama ilaçları bitmiş.
İLAÇSIZ KALMASINLAR DİYE…
Bu tape sorulunca Prof. Dr. Ayten Erdoğan şöyle konuştu:
“Hasta çocuğun ilacı kaybolabiliyor ya da içerken tükürüp zayi edebiliyor. Yani ilaç zamanından önce bitebiliyor. Davranış bozukluğu olan çocuk hastalarımız bir gün bile ilaçlarını içmezse öğretmene, arkadaşlarına, anne-babaya vurabiliyor. Kendisine ya da başkalarına zarar verebiliyor. Bu yüzden ilaçları süresinden önce bitenlere reçete yazarak eczaneye gönderebiliyorum. İlaçlarını parasını ödeyerek alabiliyorlar. Günü gelince tekrar reçete yazabiliyorum. Amacım çocuğun ilaçsız kalıp çevrenin ve çocuğun mağdur olmamasıdır. Bu nadiren olan bir durumdur.”
Pek çok tape ve gizli kamera kaydı Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın çocuk hastaları ilaçsız kalmasın diye uğraştığını gözler önüne seriyor. Aynı eczaneye yönlendirdiği suçlamasına da çok net bir yanıt var. Özel Balıklı Rum Hastanesi, Balat’ta ve yakınında sadece bir eczane var. Burası psikiyatri konusunda uzmanlaşmış bir hastane olduğu için piyasada zor bulunan ilaçlar bu eczanede oluyor.
KENDİ İLAÇLARI BİLE SORULDU
Prof. Dr. Ayten Erdoğan’a eczane kalfasından kendisi ve kızı için istediği ilaçlar bile ifadesinde soruldu. Hatta bu ilaçların eczane kalfası tarafından getirilip odasına bırakıldığı anların kamera kayıtları sorgu tutanağına eklendi, “Neden eczane kalfasına 275 TL gönderdiniz” diye soruldu.
Ayten Erdoğan bu ilaçları parası ile satın aldığını ortaya koydu. Şöyle dedi:
“Şeker hastasıyım. Raporlarım ve bu ilaçları kullandığım sağlık sistemimde 15 yıldır kayıtlıdır, görüntüde yer alan ilaçların hepsi benim şahsen kullandığım ilaçlardır. Konuşma bundan ibarettir. Şu an nezarethanede de bu ilacı kullanıyorum ve buzdolabında tutulup polislerce bana veriliyor.”
Sorgu tutanağına eklenen kamera kaydı fotoğraflarında eczane kalfası küçük eczane poşetinde ilaçları getiriyor. Böyle çok sayıda fotoğraf var. Kameraların ses kayıtlarından, dinleme tapelerinden de tüm iddialarda sadece birkaç kutu ilacın söz konusu olduğu çok net anlaşılıyor. Ama bir çete izlenircesine doktor odası saniye saniye takip edilmiş.
Suçlama olarak yöneltilen ilaçlar, reçetesiz ve çok küçük bedelle zaten satılıyor. Ayten Erdoğan, ifadesi boyunca bu ilaçlar hakkında tek tek bilgi vermek zorunda kaldı. Bu ilaçları sahte reçete ile satarak bir menfaat sağlanamayacağını ortaya koydu. Zaten müfettiş incelemesinde de bunların 96 TL’lik, 10-20 TL’lik ilaçlar olduğu anlatılıyor.
FISTIK VE İLAÇ PARASI
Prof. Dr. Ayten Erdoğan ve diğer hastane çalışanlarına eczacı kalfası Resul Çiçek’in poşet bıraktığı anlar da polis kamerasınca tespit edilmiş. Bu görüntüler analiz edildi. Kamera kayıtları sesliydi ve konuşmalarda poşetlerde fıstık olduğu söyleniyordu. Ancak Resul Çiçek’in memleketinden getirip hastane personeline sattığı bu fıstıklar için ödenen para da Ayten Erdoğan’a suçlama olarak yöneltildi.
Prof. Dr. Erdoğan’ın para hareketleri incelendiğinde eczane kalfasına fıstık ve kendi kullandığı ilaçlar için 36 bin TL gönderdiği tespit edildi.
KAHVALTI PARASI
Gizli kamera kayıtlarında Profesör’ün sekreteri Nazan’a para verdiği anlar da vardı. Ve çok absürt bir suçlamaya dönüştürülmüştü. Çünkü Prof. Dr. Ayten Erdoğan hesabına yatırılması için sekreterine bin 900 TL vermişti. Ardından diyalog şöyleydi:
Prof. Dr. Erdoğan: “Şunu da sana vereceğim.”
Sekreter: “Verdiniz ya bi…”
Prof. Dr. Erdoğan: “Olsun öbürü şey için yemek için bu sana.”
Sekreter: “Ya gerek yoktu doktor hanım. Teşekkür ederim.”
Sorguda suç gibi sorulan bu kamera kaydı hakkında Prof. Dr. Ayten Erdoğan şöyle konuştu:
“1900 TL’yi sekreterim Nazan’a hesabıma yatırması için verdim. Hastane içindeki ATM’den yatırıyordu. Ayrıca Nazan’a küçük bir miktar para vermişim. İşe başladığından beri kahvaltı için domates, peynir, kahve vs. alması için Nazan Hanım’a aylık 1.000-2.000 TL civarında bazen elden bazen hesabına yatırıyordum. Çünkü malzemeleri Nazan Hanım alıyordu. Bu para bundan ibarettir.”
Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın bu sözlerini MASAK raporu da doğruladı. Sekreterine kahvaltı için hesabından gönderdiği paralar 1.000-2.000 TL ile sınırlıydı.
AZERBAYCANLI AİLE
Savcılık, 5 yıl sonra raftan indirilen dinleme kayıtlarında ‘Azeriler’ diye geçen kişiler üzerine yoğunlaşmıştı. Yurt dışına ilaç satıldığı iddia ediliyordu. Bu soruya Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın verdiği yanıt suçlama ile gerçek arasındaki uçurumu ortaya koydu:
“Azeri anne ve baba o dönemde 14 yaşında olan oğulları psikolojik olarak çok kötü haldeyken Azerbaycan’da tedavi bulamamışlardı. Bakırköy Hastanesi’ne geldiler. Ben de oranın şefiydim. Çocuklarını hastaneye yatırmaktan çok korkuyorlardı. Ben ‘Merak etmeyin, her gün görerek çocuğunuzu iyi ederim’ dedim. 15-20 gün içerisinde çocuk iyileşti. Çocuk bipolar bozukluk, psikotik ataktı. Çocuk iyi olunca aile bana minnettar oldu. Yılda 2 kez çocuklarını bana getirirler, ilaçlarını alıp giderlerdi. Çocuk şu an 30 yaşına yaklaştı. Halen başka doktor görmedi, benim tedavim altında… Evlendi, çocuk sahibi oldu, çalışıyor, ilaçlarına halen devam ediyor. Beni düğününe davet ettiler, Bakü’ye gittim. Onlar da benim torunlarımın doğumuna geldiler, artık aile dostu olmuştuk. Aramızda herhangi bir para alışverişi olmadı. 7 yıl önce bu kez 16 yaşındaki kızları aynı hastalıkla yanıma geldiler. Onu da tedavi ettim. O da düzeldi ve halen tedavisi devam ediyor. İlacı bırakırsa atakları oluyor. Bu aile geldiğinde bütün ilaçlarını Türkiye’den temin edip götürüyor. Paralarını ödeyip ilaçlarını alıyorlar. Onları şahit olarak çağırırsanız gönüllü olarak gelip bunları anlatırlar.”
Bu noktada bir not düşmeliyim:
Prof. Dr. Ayten Erdoğan gözaltına alındıktan sonra Azerbaycanlı aileye haber verildi. Kendilerinin adı geçtiği bu olay anlatıldı. Azerbaycanlı aile dinlerken ağladı ve hemen gelip tanıklık yapmak istediklerini söylediler.
VİCDANLI OLMAK SUÇ MU?
Kamu zararı olarak sunulan ana suçlama ise; Prof. Dr. Ayten Erdoğan’ın Özel Balıklı Rum Hastanesi’nde muayene kaydı açılmayan hastalara reçete yazmasıydı. Suçu büyüktü: Sağlığın ticaret, hastaların müşteri olamayacağını savunuyordu.
Muayene ücreti alınmadan hastalara ilaç yazmasının gerekçesini şöyle anlattı:
“Usulsüz ve sahte bir reçete düzenlenmesi söz konusu değildir. İlaç raporu olan hastaların ilacı bittiğinde hastanede ancak yüksek olan özel muayene ücretinin ödenmesinin kaydıyla ilaç yazımına izin veriliyordu. SGK’ya ödenmesi gereken 15 TL katılım payının ödenerek raporlu ilaçların reçete edilmesi mümkün olmalıydı. Hastalar hiç muayene olmadıkları halde, sadece rapor ilacını yazdırmak için muhasebeye özel muayene ücreti ödemeden ilaçlarını yazıyordum. Çünkü maddi durumu düşük olan hastanın sadece raporlu ilacını alabilmesi için hastaneye yüksek meblağ ödemesini haksızlık olarak görüyordum. Bunu da defaten Özel Balıklı Rum Hastanesi Başhekimi’ne ilettim. Kendisine ‘Sadece SGK kaydı yaparak bu ilaçları yazalım, hastalar mağdur oluyor’ dedim. Başhekim de bana ‘Hastanenin kar etmesi lazım, hastaları düşünemeyiz’ dedi. Ben de protokolleri ile hastaların reçetelerini hastalara yazıyordum. Burada hastaların hastane kaydının olup olmadığını kontrol etmemiş olabilirim. Hiçbir hastadan bir kuruş almışlığım yoktur. Amacım çocukların ilaçsız kalmamasıdır. Ayrıca hasta yakınlarından benim hakkında verdiği ifadelerde kendilerinden para aldığıma dair hiçbir beyan yoktur. Reçete sahiplerinin hepsi hasta olan şahıslardır. Hasta olmayan kimseye ilaç yazmadım. Bazı sehven yanlış yazılmış protokol numaralı reçetelerin var olduğunu müfettişlerden öğrendim. SGK müfettişlerine de istemeden kurumun uğradığı bir zarar var ise karşılamak istediğimi belirttim. Onlar da bana 110 bin TL kamu zararı olduğunu bildirdiler. Bu meblağı da gününde hemen ödedim. Bilmeden kurumu zarara uğrattıysam bundan dolayı üzgünüm. Amacım hasta olan çocukların mağduriyetlerini önlemekti.”
1 ARTI 1 EVDE YAŞIYOR
Sağlık hizmetinin özelleştirildiği ülkede hasta çocuklara şifa olmaya çalışan Prof. Dr. Ayten Erdoğan şu an dört duvar arasında hapsediliyor.
112 milyon TL’lik vurgun iddialarıyla karalanan Prof. Dr. Ayten Erdoğan, İstanbul Kağıthane’de 1 artı 1 evde yaşıyordu. Engelli kardeşine, kızı ve torunlarına kol kanat geriyordu. Yıllar önce çok ağır travmalar sonrasında Çocuk Esirgeme Kurumu’na yerleştirilen bir kız çocuğuna koruyucu aile olmuştu. Bu kız çocuğunu okutmuştu. Şimdi 25 yaşında, devlet memuru olan evladıyla 1 artı 1 evde birlikte yaşıyorlardı.
21 Kasım 2025 günü yapılan polis baskınında kaydedilen görüntüler bile evin ne kadar küçük ve mütevazı olduğunu ortaya koyuyordu.
175 sayfalık ifade tutanağında mal varlığı hakkında şunları söyledi:
“Benim hesap veremeyeceğim tek kuruş gelirim olmamıştır. Halen bir oda bir salondan ibaret olan Kağıthane’de kirada oturuyorum. Bütün mal varlığım 8 yıl boyunca 16 bin TL’lik kredi taksiti ile aldığım evim, bir tane de 10 yıllık kredi çekerek 2 yıl önce aldığım Kağıthane’deki dairedir. Birinde kızım oturur, diğerinin ödemesi devam ediyor.”
Dosya sunulan MASAK raporunda da Ayten Erdoğan’ın hesaplarının eksi de olduğu görüldü. 112 milyon TL’lik sahte ilaç vurgunuyla suçlanan profesör borçluydu.
HÜSEYİN ÜZMEZ ALEYHİNE RAPOR YAZMIŞTI
Prof. Dr. Ayten Erdoğan, 1963 yılında Kayseri Bünyan’da doğdu. 1985 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nden mezun oldu. İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 6. İhtisas Kurulu’nda üye olarak görev yaptı. Akit yazarı, gerici Hüseyin Üzmez 14 yaşındaki kız çocuğunu cinsel istismardan yargılanırken çocuğun psikolojisinin bu tecavüz nedeniyle bozulduğu yönünde rapor verdi. Bu sayede Hüseyin Üzmez bir süre daha cezaevinde kaldı. Ama bu raporu nedeniyle yıllar önce hedef gösterildi. İstanbul Beykent ve Gelişim Üniversitesi’nde kadrolu olarak görev yapıyordu. Yüzlerce psikiyatrist yetiştiren öğretim üyesi, Prof. Dr. Ayten Erdoğan, ‘Öğretmenler Günü’nde tutuklandı. Şimdi cezaevinde.
Yolsuzluğun, hırsızlığın suç olmaktan çıktığı ülkede onun kabahati çok büyük:
Yoksul çocukların ilaç almasını sağladı.