Türkiye'nin önemli yer bilimcilerinden İTÜ'lü Prof. Dr. Okan Tüysüz, Habertürk' canlı yayınında ülkemizin depremselliğiyle ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu. Marmara'da beklenen büyük depremin olma zamanının geldiğine dikkat çeken Tüysüz, "Marmara'da beklenen deprem gerçekleştiğinde Yalova'daki bir nokta İstanbul'daki bir noktaya göre 5 metre batıya doğru kayacak" dedi.

İşte Prof. Dr. Tüysüz'ün yaptığı çarpıcı tespitler:

Ülkemizde 500'den fazla, yüzey kırığı oluşturabilecek fay var. Bu faylar Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından 2011 yılında yayınlanan Türkiye Diri Fay Haritası'nda gösteriliyor. Jeoloji Mühendisleri Odası geçtiğimiz aylarda diri faylar üzerinde oturan 22 ile ait raporlar yayınlayarak diri faylar üzerinde yerleşimim mümkün olduğunda önlenmesi ve bunun kurallarının ne olması gerektiğini haftalar boyunca raporlar halinde yayınladı, ilgili kurumların dikkatini çekti. Ülkemizde 22 il yüzey kırığı oluşturabilecek faylar üzerinde yer alıyor. Türkiye'de 22'si kesin, 2'si tartışmalı olmak üzere fay hattı üzerinde 24 kentimiz bulunuyor. Bolu tartışmalı, güneyinde fay var, içinden geçen fayın diri olup olmadığı kesin değil; ancak bence aktif.

İkinci tartışmalı kent ise Kocaeli. İl merkezinde fay yok; ancak hemen güneyinde var. Kimisi şehir oraya kadar büyüdü diye onu da katıyor; kimisi de oralar ilçeye ait diye kabul etmiyor. Cevaplaması zor bir konu ancak fay hattındaki il sayısını 24 olarak belirtmekte bence bir mahzur yok.

Türkiye Diri Fay Haritası verilerine göre ülkemizde yapıları doğrudan diri fay üzerine oturan, 45 il alanı üzerinde 110 ilçe var. Bunun yanı sıra çok sayıda ilçe de diri faylara çok yakın konumda yer alıyor. MTA tarafından yayınlanan haritalara göre diri fay üzerinde yer alan ilçeler belirlendi. Ancak çoğu fayın yeri metre bazında bir doğrulukla bilinmiyor. Bu nedenle diri fayların tam olarak nerede olduğunun jeoloji ve jeofizik mühendisleri tarafından yapılacak özel araştırmalar ile belirlenmesi gerekiyor.

İkinci tartışmalı kent ise Kocaeli. İl merkezinde fay yok; ancak hemen güneyinde var. Kimisi şehir oraya kadar büyüdü diye onu da katıyor; kimisi de oralar ilçeye ait diye kabul etmiyor. Cevaplaması zor bir konu ancak fay hattındaki il sayısını 24 olarak belirtmekte bence bir mahzur yok.

İŞTE FAY HATTINDAKİ 110 İLÇE

Türkiye Diri Fay Haritası verilerine göre ülkemizde yapıları doğrudan diri fay üzerine oturan, 45 il alanı üzerinde 110 ilçe var. Bunun yanı sıra çok sayıda ilçe de diri faylara çok yakın konumda yer alıyor. MTA tarafından yayınlanan haritalara göre diri fay üzerinde yer alan ilçeler belirlendi. Ancak çoğu fayın yeri metre bazında bir doğrulukla bilinmiyor. Bu nedenle diri fayların tam olarak nerede olduğunun jeoloji ve jeofizik mühendisleri tarafından yapılacak özel araştırmalar ile belirlenmesi gerekiyor. Bu ilçelerimizi şöyle sıralamak mümkün:

ADIYAMAN: Gölbaşı
AFYONKARAHİSAR: Çay, Dinar, Kızılören, Sandıklı
ANKARA: Şereflikoçhisar
ANTALYA: Demre
AYDIN: Bozdoğan, Germencik, İncirliova, Koçarlı, Köşk, Kuşadası, Nazilli, Söke, Sultanhisar, Yenipazar
BALIKESİR: Gönen, Manyas
BATMAN: Kozluk
BİNGÖL: Karlıova, Yedisu
BOLU: Gerede, Yeniçağa
BURSA: Gemlik, Kestel, Mustafakemalpaşa
ÇANAKKALE: Çan, Yenice
ÇORUM: Lâçin


DENİZLİ: Babadağ, Çameli, Çardak, Honaz
DİYARBAKIR: Lice
DÜZCE: Çilimli, Cumayeri, Gölyaka, Gümüşova, Kaynaşlı
ELAZIĞ: Palu, Sivrice
ERZİNCAN: Üzümlü
ESKİŞEHİR: İnönü
GAZİANTEP: İslahiye
HAKKARİ: Şemdinli
HATAY: Erzin, Hassa, Kırıkhan, Payas
ISPARTA: Eğirdir, Senirkent, Uluborlu
İZMİR: Kemalpaşa, Seferihisar, Tire
K.MARAŞ: Nurhak, Türkoğlu
KAYSERİ: Talas, Yeşilhisar
KIRIKKALE: Keskin


KIRŞEHİR: Akpınar, Mucur
KOCAELİ: Başiskele, Derince, Gölcük, Kartepe
KONYA: Akşehir, Altınekin, Doğanhisar, Ilgın
KÜTAHYA: Gediz, Simav
MALATYA: Akçadağ
MANİSA: Ahmetli, Alaşehir, Gölmarmara, Kırkağaç, Salihli, Sarıgöl, Soma, Turgutlu
MERSİN: Çamlıyayla, Mut
MUĞLA: Menteşe, Milas
MUŞ: Korkut, Varto
NİĞDE: Altunhisar, Bor
OSMANİYE: Düziçi, Toprakkale
SAKARYA: Akyazı, Arifiye, Ferizli, Hendek, Karapürçek, Sapanca
Ş.URFA: Bozova
SİİRT: Eruh
ŞIRNAK: Beytüşşebap
SİVAS: Altınyayla, Yıldızeli
TOKAT: Niksar, Pazar, Reşadiye
VAN: Çaldıran, Özalp
YALOVA: Altınova, Çınarcık

"BAZI İLÇELERİN NÜFUSU BAĞLI OLDUĞU İLDEN FAZLA"

Öte yandan diri fay haritasının yayınlanmasından sonra yapılan çalışmalarla, yeni bazı faylar da ortaya konuyor ve konacak. Mevcut durumda diri fay üzerinde oturan bazı ilçeler, bağlı oldukları il merkezlerinden bile daha kalabalık bir nüfusa sahip. Öte yandan çoğu ilçede azımsanamayacak ölçüde sanayi kuruluşu ve üretim merkezleri var. Bu durum da gözetilirse depreme ve yüzey faylanmasına ne denli önem verilmesi gerektiği açık bir biçimde görülüyor.

"TÜRKİYE'NİN YÜZDE 30'UNDA YIKICI DEPREM RİSKİ VAR"

Ülkemizde deprem sarsıntısı tehlikesine sahip alanların büyüklüğü 250.000 kilometrekaredir. Bu ise tüm ülke yüzölçümü ile kıyaslanırsa yaklaşık % 30'a karşılık gelir. Özetle, tüm Türkiye deprem tehdidi altındadır; ancak ülkenin % 30'u yıkıcılığı yüksek deprem tehlikesi altındadır.

FOTOALTI: Kırmızı ile gösterilen alanlar Türkiye Deprem Tehlike Haritası'na göre 50 yılda aşılma olasılığının % 10 olduğu depremde 0.3 g ve daha yüksek ivmeler ile sarsılması beklenen alanları, siyah hatlar ise diri fayları gösteriyor.

"MARMARA'DA 250 YILDA BİR BÜYÜK DEPREM OLUR"

Marmara içerisinde yer alan fayların kırılma olasılığının büyük olduğu, bu faylar kırıldığı takdirde 7’den büyük bir deprem gerçekleşeceği ve böyle bir durumda sadece İstanbul’un değil Marmara çevresinde geniş bir alanın etkileneceğini uzun yıllardır konuşuyoruz. Bu durum 17 Ağustos 1999 depreminden sonra daha büyük bir olasılıkla gündeme geldi. Marmara’da ortalama 250 yılda bir büyük deprem oluyor. Son büyük depremler olarak 1509 ve 1766 depremlerini tarihi kaynaklardan öğreniyoruz.

"DEPREM 5 METRELİK KAYMA YARATACAK"

Bu da yaklaşık 250 yılda bir büyük deprem olduğu anlamına geliyor. 1766’dan bu yana 255 yıl geçtiğini dikkate alırsak tekrarlama aralığı dolmuş durumda. Öte yandan ölçümler Marmara Denizi'ndeki Kuzey Anadolu Fayı parçasının yılda ortalama 2 cm kadar hareket ettiğini gösteriyor. Bu da son 255 yılda 5 metre civarında bir atım biriktiğini gösteriyor.

Daha sade bir anlatımla Marmara’da beklenen deprem gerçekleştiğinde Yalova’daki bir nokta İstanbul’daki bir noktaya göre 5 metre batıya doğru kayacak. Benzer bir durum 17 Ağustos 1999 depreminde de yaşanmış, Sakarya’da fay üzerinde yer alan bir benzin istasyonunun iki pompası birbirine göre 5 metre kadar kaymıştı.

Sakarya'da 17 Ağustos'ta benzin istasyonunun 5 metre kaydığını gösteren fotoğraf.

"MARMARA'DA DEPREMİN OLMA ZAMANI GELDİ"

Faylar hareket ettikleri zaman hareket ettikleri yöndeki kayaları sıkıştırır; bu da olması beklenen bir depremi daha öne çeker. Buna stres transferi ya da halk dili ile tetikleme diyoruz. 17 Ağustos depremindeki hareketin Marmara’daki bir depremin olma olasılığının % 15 kadar artırdığı hesaplanıyor.

Tüm bunları üst üste koyduğumuz zaman Marmara’da bir depremin olma zamanı gelmiştir. Ancak bunu kesin bir ifade olarak kabul etmemek gerekir, çünkü doğa hiçbir zaman bizim beklediğimiz gibi düzenli, davranmayabilir.

"SİLİVRİ-ADALAR ARASINDA MEYDANA GELEBİLİR"

Marmara 7 ve daha üzeri bir depreme gebedir. Bu deprem Marmara içerisindeki Kuzey Anadolu Fayı'ndan kaynaklanacaktır.

Büyük olasılıkla da Silivri-Adalar arasında bir noktada meydana gelecektir. Bu depremin nerelerde ne kadar etkili olabileceği konusunda da yapılmış çok sayıda çalışma var.

Örneğin İBB ilçe bazında deprem ve tsunami tehlikelerini anlatan broşürleri kısa bir süre önce kullanıma açtı. Benim de hazırladığım bir senaryo var. Marmara’daki tüm fayların kırılması durumunda, ki biz buna göre hazırlık yapmalıyız, sadece İstanbul’un değil; tüm Marmara bölgesinin etkileneceğini burada açık bir biçimde görüyoruz.

FOTOALTI: Marmara’daki tüm fayların bir depremde kırılması durumunda; (17 Ağustos 1999 depremi ile kıyaslanabilir) Marmara çevresinde meydana gelmesi olası sarsıntı şiddeti dağılımı (8, 9 ve 10 giderek artan yıkıcı değerlerdir). Daha küçük sarsıntıda önemli bir hasar beklenmez.

"KUZEY ANADOLU FAYI'NDA 7'DEN BÜYÜK 2 DEPREM"

Ülkemizin ve dünyanın en önemli deprem kaynaklarından biri olan Kuzey Anadolu Fayı'nın iki kesiminde deprem tekrarlama aralıkları dolmuştur. İkisi de 7’den büyük deprem üretme potansiyeli olan bu boşlukların gelecekte yıkıcı deprem üretmesi kaçınılmazdır.

"BİNGÖL (1971) VE ELAZIĞ (2020) BEKLENEN DEPREMLERDİ"

Ülkemizin ikinci önemli deprem kaynağı olan Doğu Anadolu Fayı geçmişte büyük depremler üretmiş sonrasında bir suskunluk dönemine girmiştir. Bu kuşakta yakın zamanda oluşan en önemli depremler: 1971 Bingöl ve 2020 Elazığ depremleridir. Her ikisi de beklenen depremlerdi ve fayın bu kesimindeki gerilmenin boşalmasına neden oldular. Ancak bu fayın Ceyhan-Kahramanmaraş-Türkoğlu, Çelikhan-Türkoğlu ve Palu-Sincik arasındaki kesimlerinde uzun yıllar deprem üretmemiş fay parçaları vardır ve bunlar gelecekte büyük deprem üretecek faylardır. Yine son derece önemli bir fay kuşağı olan Ölü Deniz Fayı Hatay için bir deprem kaynağıdır.

"EGE'DE 7'YE VARAN DEPREMLER OLABİLİR"

Ege bölgemiz dünyanın en sık deprem üreten bölgelerinden biridir. Çok sayıda fay içeren bu bölgede her bir fayın deprem tekrarlanma aralığı yeterince bilinmemektedir bu bölgede büyüklüğü 7'ye varan deprem olasılıkları vardır.
Sonuç olarak şunu belirmekte yarar var: Gelecek depremlerin nerelerde olacağı konusunda bilgilerimiz var, ancak bu her şeyi biliyoruz gibi bir anlayışa yol açmamalı. Türkiye’de 500’den fazla fay diri fay var ve biz bunların sadece bir kısmı (yaklaşık 1/3 ü kadar) üzerinde bilgi sahibiyiz. Sürpriz depremlerden etkilenmemek adına bilinenler öncelikli olmak üzere her an ve her yerde deprem olacak gibi tedbirli olmak zorundayız, çünkü ülkemizde 4.5-5 gibi büyüklüklerdeki depremlerde bile büyük hasarlar alabiliyoruz.

"17 AĞUSTOS VE 12 KASIM'A HAZIRLIKSIZ YAKALANDIK"

Depreme hazır olmak sadece kişilerin ya da idari mekanizmanın üstesinden gelebileceği bir kavram değil. Üstelik doğa kaynaklı afetler sadece deprem ile de sınırlı değil. Seller, taşkınlar, heyelanlar, iklim değişikliği, yangınlar vb gibi çok sayıda afet de var. Bu ülke 17 Ağustos ve 12 Kasım’a da hazırlıksız yakalandı, ama bu depremler ilk değildi ki! Sadece daha iyi bir iletişim ortamı olduğu için toplum tarafından daha yaygın olarak algılandı. Bu iki deprem 1939 Erzincan depremi ile başlayan büyük depremler serisinin son halkalarıydı sadece.

"KÜLTÜREL ALTYAPI VE TOPLUMSAL BAKIŞ"

Depreme hazır olmak gibi çok yönlü ve kapsamlı hem de çözümü üzerinde düşünmekte epeyce geç kalınmış bir problemin üstesinden gelinmesi için her şeyden önce kültürel altyapının ve toplumsal bakış açısının değiştirilmesi gerekiyor. Eğitim sistemi insanlara yaşadığı coğrafyayı anlatmaktan çok uzak. Oysa coğrafyayı ve jeolojiyi tanımak Dünya’nın insanlara bahşettiği nimetlerden yararlanmak ve afetlerden korunmak için temel ihtiyaç.

"DEPREMLERDE 100 BİN CANIMIZ GİTTİ"

Anadolu toprakları çok sayıda medeniyetin deprem yüzünden büyük hasar aldığı hatta yok olduğu örnekler ile dolu. Genç Türkiye Cumhuriyeti, 1939'da Erzincan’da bu toprakların gördüğü en büyük depremlerden birini yaşadığından bu yana depremlerde neredeyse yüz bin can kaybettik, yıkılan, dağılan hayatlar ve büyük maddi kayıplar yaşadık. Gelinen noktada hâlâ büyük depremlere gebeyiz ve zarar azaltma/depreme hazırlanma konusunda istenen ve beklenen seviyenin çok altındayız.

"ÇOK AZI HAYATA GEÇİRİLEBİLDİ"

Marmara bölgesinde beklenen büyük depremin sadece can ve mal kayıplarına yol açması beklenmiyor; ülke bağımsızlığını bile tehdit edebileceği tartışılıyor. Bir seferberlik konusu olması beklenen deprem kimi zaman siyasi bir malzeme, kimi zaman bir korkutma unsuru, çoğu zaman da bıkkınlık veren ve göz ardı edilen bir umursamazlık konusu olarak gündeme geliyor. 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde yaşanan büyük can ve mal kayıplarının toplumda yarattığı infial ve beklentiler artık büyük ölçüde küllenmiş görülüyor.

Depreme hazırlık yolunda yapılan planlar, kapsamlı çalışmalar büyük ölçüde icraata geçemeden tozlu raflarda bekletiliyor. Deprem Şura’larında, bilimsel toplantılarda, kalkınma planlarında hep afetlere dayanıklı ve güvenli yerleşimler oluşturulmasının temel amaç olduğu belirtildi, bu amaca yönelik politikalar belirlendi, planlar oluşturuldu, ciltler dolusu raporlar hazırlandı ama bunlardan çok azı hayata geçirilebildi.

"PLANIN BAŞLAMAYAN EYLEMLERİNİ KONUŞUYORUZ"

1 Ekim 2004’te ilan edilen Deprem Şurası Sonuç Bildirgesi kâğıt üzerinde kaldı. Bundan 7 yıl sonra “Depremle Mücadelenin Yol Haritası” olarak yürürlüğe konan ve deprem riskini azaltmada ve depremlerle baş edebilmede hazırlıklı ve dirençli bir toplum yaratılması, bu amaca yönelik kurumsal alt yapının oluşturulması ve konuyla ilgili AR-GE faaliyetlerinin önceliklerinin belirlenmesini hedefleyen "Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP)" 2023’te tamamlanacaktı. 2021 yılında bu planın henüz başlayamayan eylemlerini konuşuyoruz. Bana sismik boşlukları sormuştunuz, buna net cevaplar verebilmek için UDSEP'in eylemlerinin tamamlanmış olması gerekli.

"TOPLUMUMUZ BUGÜN DE DEPREME HAZIR DEĞİL"

Bu toprakların bir gerçeği olan büyük depremlere hazır mıyız sorusuna verilecek cevabın pek de ümitli olmadığı zaman zaman en yetkili ağızlar tarafından ifade ediliyor. Bir milat olarak ifade edilen 1999 depremlerinden bu yana geçen 22 yıllık sürede çok sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen toplumumuz önce olduğu gibi bugün de depreme hazır değildir. Hazırlıkların kısa bir sürede tamamlanarak afete dirençli bir yapının tümüyle tesis edileceğine dair ümit ise uzaklardaki titrek bir mum ışığından öteye gitmemektedir. Çünkü geçmiş aynı zamanda geleceğin de aynasıdır. Depremler oluşmaya devam etmekte, felaket bir karabasan gibi toplumun üzerine çökmeye hazır kapıda beklemektedir.

Editör: TE Bilisim