Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında, Srebrenitsa Soykırımı'nın 26. yılı olduğunu hatırlatarak, 8 bin 372 Boşnağın, Avrupa'nın göbeğinde katledildiğini, onları unutmanın mümkün olmadığını söyledi.

Uygarlığın beşiği olan Avrupa'da böyle bir katliamın yaşanmasını asla kabul edemeyeceklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Bunu unutmayacağız, unutturmayacağız, ama kendi ülkemizde de provokasyonlara çok dikkat edeceğiz." diye konuştu.

İstanbul Kadıköy'de Surp Takavor Kilisesi'nin duvarına çıkarak müzik eşliğinde oynayanlara tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Kadıköy'de bir kilisenin duvarlarına çıkıp eylem yapanların provokatör olduklarını asla unutmayacağız. Onlar, birilerinin maşaları. Maşaların, bu topluma yön vermesini asla kabul etmeyeceğiz. Her inançtan insan başımızın üstündedir. İnsanlar inançlarını, Allah'a dualarını, ibadetlerini, nerede yapıyorlarsa tertemiz bir ortamı sağlamak bizim görevimizdir." ifadesini kullandı.

CHP'li belediye başkanlarına bu konuda, "Bulunduğunuz bölgede, beldede, cami, kilise, havra, cemevi, ne varsa, insanlar ibadet ediyorlarsa, orayı pırıl pırıl yapacaksınız. İnsanlar gidecek ibadetlerini güzel bir ortamda yapacak." talimatı verdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bu tür provokatörler var. Önümüzdeki süreçte de buna benzer olaylar olabilir. Hepimizin dikkatli olması lazım." değerlendirmesinde bulundu.

- "Hak ararken hayatlarını kaybettiler"

Haklarını arayan Manisa Somalı maden işçilerinin, Ankara'ya kadar geldiklerini, ancak şehre alınmadıklarını savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Soma'da hayatını kaybeden 301 kişinin hakları hani teslim edilecekti? Ankara'ya sokulmadılar ve bir süre sonra dönmek zorunda kaldılar. Madenci Ali Faik İnter ki 25 yaşında ve diğer madenci Tahir Çetin, o da 42 yaşında, trafik kazasında hayatlarını kaybettiler. Hak ararken hayatlarını kaybettiler. Allah'tan rahmet diliyorum. Tabii gönül isterdi ki bu madenci arkadaşlarımıza öncelikle sendikalar sahip çıksın. Kendi aralarında ayrı ayrı sendikalar, konfederasyonlar olabilirler, buna saygı duyarım, ama bir işçi hak istiyorsa üç konfederasyonun da orada olması lazım. Mücadeleyi birlikte vermeleri gerekiyor. Bunu maalesef göremedik."

"Türkiye iyiye mi gidiyor, kötüye mi gidiyor?" sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, CHP yöneticilerinin ve milletvekillerinin, illere giderek nabız tuttuğunu anımsattı.

Anket firmalarının bu yöndeki çalışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, "Bu konuda profesyonelce çalışan kurumlar, 'Türkiye'nin gidişatı iyiye mi yoksa kötüye mi doğru gidiyor?' diye soruyorlar. 'İyiye doğru gidiyor' diyenlerin oranı yüzde 16,9. 100 kişiden 17'si 'İyiye gidiyor' diyor, diğerleri 'Hayır, iyiye gitmiyor' diyor. Böyle bir tabloyu Türkiye ilk kez yaşıyor." görüşünü paylaştı.

- "3600 ek göstergeyi söke söke alacağım"

Güvenlik görevlilerinin ve polislerin 24 saat çalıştığını, buna karşın haklarının teslim edilmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Onlar bizim evlatlarımız, günün 24 saati çalışıyorlar. Biz yataklarımızda rahat uyuyorken, onlar nöbet tutuyorlar. Peki onların hakkı, hukuku neden teslim edilmiyor? Uyuşturucu baronlarına gelince kucaklıyorsunuz, ayda 10 bin dolar rüşvet alan adama iyi makamlar veriyorsunuz, rüşvetçileri büyükelçi tayin ediyorsunuz, peki sokakta vatandaşın can ve mal güvenliğini koruyan polise niçin sahip çıkmıyorsunuz? Bu soruyu vicdanı olan herkesin, kendisine sorması lazım.

Erdoğan, Mayıs 2018'de, 'Polislere yani güvenlik görevlilerine, cami imamlarına, öğretmenlere, sağlıkçılara 3600 göstergeyi vereceğim' diye söz verdi. 3 yıl 2 ay geçti. Bir insan verdiği sözü tutmazsa ne olur, ona ne denir? 'Yalancı' denir, başka ne denebilir? Söz veriyorsan, sözünde durmuyorsan sana 'yalancı' denir. Erdoğan kendisini neden bu pozisyonun içine sokuyor? Çünkü polise, öğretmene verecek parası yok. Parayı, bütçeyi başkalarına tahsis etmiş durumda. Bu arkadaşlara sözüm söz, söke söke 3600 ek göstergeyi alacağım ve bu arkadaşlara vereceğim

Editör: TE Bilisim