Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarafından 12.03.2021 tarihinde açıklanan Ekonomi Reform Paketi’nde kamu personelini ilgilendiren kritik konular vardı. Ancak geçen zaman içerisinde bu konuda mesafe alınamadı. Özellikle muhalefetin kanatmaya çalıştığı, istisnai durumları sanki genelmiş gibi sunduğu konular çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Pakette yer alan konuları tekrar hatırlatmaya çalışacağız. Ahmet Ünlü'nün yazısı...
Kamu görevlileri en fazla bir yönetim veya denetim kurullarında olabilecekler
Cumhurbaşkanı tarafından 12.03.2021 tarihinde yapılan açıklamada; “Kamu görevlileri, kadrolarına bağlı pozisyonları dışında, en fazla bir kurumun yönetim veya denetim kurullarında görev alabileceklerdir.” ifadelerine yer verilmişti. Muhalefetin üzerinde ısrarla durduğu ve muhalif basında sürekli köpürtülen bu sorun kökten çözüme kavuşturulacaktı. Ancak bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen bu konuda hala çözüm üretilememiştir.

Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamada geçen kamu görevlileri ifadesi çok geniş bir kesimi kapsadığı için yapılacak düzenleme çok boyutlu ve geniş kapsamlı olacaktı. Ancak şu ana kadar bu konuda adım atılamadı.

Mevcut düzenlemelere bakıldığında, 631 sayılı KHK’de değişiklik yapılana kadar memurlar ve diğer kamu görevlileri birçok kamu kurumu ve iştiraklerinden değişik adlar altında ücret alabilmekteydi. Ancak, 631 sayılı KHK’de yapılan değişiklikle önce bu görevlerinden sadece biri için ücret ödenebilmesi sağlandı. 666 sayılı KHK ile de 15.01.2012 tarihinden itibaren de çift maaş alma daha da kısıtlandı. Yani yapılan değişiklikler sonrasında memurlar ve diğer kamu görevlilerinden, kamu kurum ve kuruluşların yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyelikleri ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev alanlara, kurum içi ve kurum dışı ayrımı yapılmaksızın bu görevlerinden sadece biri için ücret ödenebileceği hüküm altına alınmıştır.

Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamadan mevcut düzenlemelere ilave olarak ücretsiz de olsa en fazla bir kurumun yönetim veya denetim kurullarında görev alabilecekti. Daha önceki yazılarımızda bu konuyu gündeme getirerek 631 sayılı KHK’daki istisnalar üzerinde durmuş ve çözüm üretilmesi gerektiğini belirtmiştik. Uygulamada tereddüt edilen konulara bakıldığında düzenleme yapılmasının gerekli olduğu açıkça görülmektedir.

Özellikle yazılarımızda belediye başkanları ile birçok kamu görevlisinin 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin anılan 12’nci maddesi kapsamında olmadığını, tartışmanın da buradan çıktığını, özellikle bazı belediye başkanlarının bu konuda sınıfta kaldığını, yapılacak bir değişiklikle hem ödenecek ücretlere tavan getirilmesi hem de birden fazla yerden ücret alınmasının önüne geçilmesi gerektiğini, tavan olarak da KİT yönetim kurulu üyelerine yapılan ödemenin esas alınması gerektiğini ifade etmiştik.

Basına yansıyan birden fazla yönetim ve denetim kurulu üyeliklerinden alınan ücret rahatsızlığı da bu konuda düzenleme yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Muhalefet birden fazla maaş alanları haklı olarak sıklıkla eleştirse de yönetimde oldukları belediyelerde çift maaş konusunda destan yazmıştır. Öyle ki mevcut yönetim kurulu üyeliklerini bırakın azaltmayı daha da arttırarak yandaşlarına adeta makam bulma yarışına girmişlerdir.

Bu nedenle Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklama sonrasında konunun bütün boyutlarıyla biran önce masaya yatırılarak rahatsızlık oluşturan hususların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmanın geciktirilmeden yapılması gerekmektedir. Zira açıklamada yer alan geniş kapsamlı kamu görevlileri tabirinin de bunu gösterdiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde memur tabiri kullanılarak kapsam dar tutulabilirdi. Eğer düzenleme içerisine bir de şeffaflık eklenirse amaç tam hasıl olacaktır.

Kamu personeliyle ilgili işlemler tek merkezde toplanacaktı
Cumhurbaşkanı tarafından yapılan 12.03.2021 tarihli açıklamada; “Kamu personeliyle ilgili iş ve işlemlerin tek bir idare tarafından yürütülmesini sağlıyoruz.” ifadesi ile personel işlemlerinde yaşanan dağınıklığın ortadan kaldırılacağı belirtilmişti. Özellikle Devlet Personel Başkanlığı'nın kapatılmasından sonra kamu personeliyle ilgili iş ve işlemlerdeki karmaşa açık bir şekilde görülmeye başlamıştır. Yapılan işler ortadan kalkmadığı sürece o işi yapan kurum kaldırılırsa haliyle de işler ortada kalacaktır. Yani DPB’nin kapatılmasının yanlışlığı açıkla görülmeye başlamıştır. Bu konudaki dağınıklığı daha önceki yazılarımızda açıkça ifade etmiştik.

Zaten şu ana kadar ne iktidar ne de muhalefet kanadından DPB’nin kapatılmasının yerinde olduğuna ilişkin tek bir cümle duyulmamıştır. Ayrıca memur sendikaları da ittifakla bu kurumun kapatılmasının yanlışlığını açıkça ifade etmişler ve hala da etmeye devam etmektedirler. Bu nedenle bu kurumun niçin kapatıldığı net bir şekilde açıklanamamıştır. Elbette kamu kurumlarının dokunulmazlığı olmamalıdır. Gerektiğinde kamuya yük, engel veya fren olan kamu kurumları kapatılmalıdır. Nitekim işlevini tamamlayan birçok kamu kurumu ortadan kaldırılmıştır. Ancak, işlevselliği tartışmasız bir kurumun kapatılmasının ne kadar yanlış olduğu da açıkça ortaya çıkmıştır.

Ayrıca, bu kurumun 703 sayılı KHK ile kapatılacağının belli olduğu günden itibaren ciddi bir telaş ortaya çıkmıştır. Öyle ki personel konularında görüş verecek kurum dahi bulunamadı ve geçiş sürecinde dahi bu kurum görüş vermeye devam etti.

Yine, bu kurumun kapatılmasının yanlışlığının en büyük göstergelerinden birisi de kapatılacak bir kuruma kapatılma kararının KHK ile belli olmasından sonra dahi yürürlüğe konulan birçok mevzuatta görev verilemeye çalışılmasıdır. Demek ki kapatmasına karar verenler dahi niçin kapatmak istediklerini kafalarında netleştirememişlerdir.

Merkezi bir personel teşkilatı üzerinde acilen karar verilmelidir
Gelişmiş veya az gelişmiş bütün ülkelerde DPB’nin muadili kurumlar vardır ve olmaya da devam edecektir. Yaşanan süreç sonrasında personele ilişkin iş ve işlemlerin tek bir kurum tarafından yapılma zorunluluğu açıkça ortaya çıkmış ve Cumhurbaşkanı da bu hususu Ekonomik Reform Paketi'nde ifade etmişti. Bir anda ve hiçbir analiz yapılmadan DPB’nin kapatılmasına karar verilmesinin hangi sonuçlar doğurduğu acı bir şekilde görülmüştür.

DPB’nin 217 sayılı KHK’de belirtilen görevleri düşünüldüğünde bu görevlerin birden fazla kurum tarafından yapılmasının ne kadar zor olduğu da zaman içerisinde görülmüştür. Kaldı ki DPB’nin görevlerinin dağıtıldığı kurumların faaliyet alanı ile DPB’nin faaliyet alanının bir araya getirilmesi oldukça zordur. Nitekim yaşanan süreçte bu husus açıkça görülmüştür.

Sonuç olarak bu kurumu daha fonksiyonel hale getirmek yerine, kapatmanın nasıl bir kaosa sebep olunduğunun farkına varıldığı görülmektedir. Gelinen noktada kamu personeline ilişkin iş ve işlemlerin tek bir kurum tarafından yapılmasının gerekli olduğu kanaatine varılmış olması da önemli bir aşama diye düşünüyoruz. Ümit ederiz ki hasar daha da büyümeden DPB benzeri bir kurum daha da güçlendirilerek bir an önce kurulur da yaşanan karmaşa sona erer. Nitekim DPB’nin de kapatılmasını düzenleyen 703 sayılı KHK ile Türkiye Adalet Akademisi de kapatılmış ancak 2 Mayıs 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeniden açılmıştı. Ancak açıklama üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen konunun ortada bırakılması da anlaşılabilir bir durum değildir. Ne diyelim çıkmadık candan ümit kesilmez.

Editör: TE Bilisim