Dünya hala Covid-19 pandemisi ile kasıp kavrulurken bu süreçte salgınla mücadelede tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en büyük kahramanlar olarak kabul edilen doktorların dikkate değer bir bölümü kendi geleceklerini Türkiye’de görmüyor.

Göçmen doktorlar hakkında sayısal veriler durumun vahametini gözler önüne seriyor.

‘‘2012’de 59 doktora belge vermişiz. 2017’de ciddi bir talep artışı oldu. 2019’da 1047, 2020’de 931, bu yılın ilk dokuz ayında da 967 doktora iyi hal belgesi verdik. Demek ki son 10 yılda toplam 4891 genç doktorumuz yurt dışına gitti. Çok üzücü ve dramatik.’’ Bu sözler Diken’den Mesude Erşan’a konuşan Türk Tabipleri Birliği Başkanı (TTB) Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya ait.

Türk Tabipleri Birliği Başkanı, kendilerine yapılan başvurulardan yola çıkarak genç hekimlerin ağırlıklı olarak Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya’ya gittiklerini söylüyor.

Ancak yalnızca Batılı ülkeler değil, Fas gibi Kuzey Afrika ülkeleri de Türkiye’deki üniversitelerden mezun olan doktorların ilgi alanında.

'GENÇ HEKİMLERİN ORTAMIN DÜZELECEĞİNE DAİR UMUTLARI YOK'

Tıp alanında Türkiye’nin içinde bulunduğu vahim durum Mesude Erşan’ın sorularıyla daha da netleşiyor:

-Belli ki burada bir gelecek göremiyorlar…

Şebnem Korur Fincancı: Yazışmalardan görebildiğim kadarıyla genç meslektaşlarım çoğunlukla mezuniyetten kısa bir süre sonra gidiyorlar. Onları da genç uzmanlar izliyor. Alan çok tahrip oldu. Sınavlarda sorular çalındı, satıldı, bir takım yandaşlara dağıtıldı. Hiç hak etmeyenler doçent, profesör oldu. Hele şimdi doçentlik kriterleri tamamen ortadan kalktı. Yayın veriyorsunuz doçent oluyorsunuz. Ortamın düzeleceğine dair bir umutları yok ne yazık ki.

'DOKTORLARIN ÜZERİNDE CİRO BASKISI VAR, MOBBİNGE MARUZ KALIYORLAR'

-Özel sağlık sektöründeki koşullar da cazip değil anlaşılan?

Şebnem Korur Fincancı: Kamudan uzmanlar, doçentler, profesörler özel sektöre kaçıyorlar. Ama özel sektörde inanılmaz bir sömürü bekliyor. Uzun çalışma saatleri, ciro baskısı var. Ne kadar çok hasta, o kadar ameliyat, ne kadar çok tetkik o kadar para. Hoş kamu da özele benzedi, işletmeye dönüştü. Hasta sayısı, tetkike bağlı performans adı altında gerçekçi olmayan, tamamen niceliğe bağlı, niteliği olmayan bir ücretlendirme modeli var. Bu da saçma ve eşitsiz bir ücretlendirme. Gençler bu koşullarda çalışmak istemiyorlar.

-Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin etkisi var mı bu kararları almalarında?

Şebnem Korur Fincancı: Var tabii ki. Şiddetin her türlüsü, sözel, fiziksel, psikolojik, ekonomik… Sadece hasta ve yakınlarından değil, idareden de şiddet var. Mobbing’e maruz kalıyorlar. Liyakatsiz insan, kendine güvenmediğinden bunu beraber çalıştıklarına şiddet olarak yansıtıyor. O kısır döngünün içinden çıkıp kurtulabilmek kolay değil. Şiddet zaman içinde öğrenilmiş çaresizlik duygusu da yaratıyor. ‘Buradan kurtuluş yok’ duygusu, tükenmişlik yaratıyor. Şiddete uğrayan doktor soruşturuluyor.

'GENÇ HEKİM MAAŞI 5 BİN 5 TL'

-Kaçışta maaşların etkisi var mı?

Şebnem Korur Fincancı: Kamuda inanılmaz düşük ücretlerle çalıştırılıyor. Genç bir hekimin maaşı ortalama 4-5 bin lira. İstanbul’da mezun olup, hekim olanlar da öğrenci koşullarında yaşamak, ev paylaşmak zorunda kalıyorlar. Aldıkları maaşlarla tek başına evin kirasını karşılayabilme olanağından yoksunlar. Yol parası mı verecek, yemeğini mi yiyecek, eğitim için gerekli yayınları mı alacak? Bin avrodan başlıyor dergilerin abonelikleri. Düzenli takip etmeleri gereken Türkçe kitaplar 3 bin, yabancı dildekiler 5-10 bin liralarda. Tıp dergisi almaları mümkün değil. Bu koşullarda neden çalışsınlar? Yurtdışı en azından insanca yaşayabilecekleri bir ücret alabiliyorlar. Üniversitelerin donanımları, kütüphaneleri çok daha gelişkin, liyakate dayalı bir görevlendirme modeli sürdüğü için insan ilişkileri de daha sağlıklı.

Editör: TE Bilisim