Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi kararına göre, özel sektörde göz hekimi olarak çalışın başvurucu hakkında, finansal kiralama sözleşmesiyle edindiği tıbbi cihazların bedelini bankaya ödemediği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu.

Asliye ceza mahkemesinde hakkında dava açılan başvurucu, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan 10 ay hapis ve 80 lira adli para cezasıyla cezalandırıldı.

Mahkeme ayrıca, başvurucu hakkındaki hapis cezasının TCK'nin 51. maddesi gereği ertelenmesine karar verdi. Bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşti.

Sağlık müdürlüğünün, hapis cezasına mahkum olması nedeniyle çalışma belgesinin iptaline karar verdiği başvurucu, söz konusu idari işlemin iptali talebiyle dava açtı. Yargılama sonucu işlemin hukuka aykırı olduğuna karar verildi.

Sağlık müdürlüğünün bu karara karşı istinaf yoluna başvurması üzerine yapılan incelemeyle istinaf başvurusunun kabulü ve mahkeme kararının bozulmasına karar verildi. Başvurucunun, temyiz ettiği karar, Danıştayın onaması üzerine kesinleşti.

Hekimlik mesleğindeki hak ve yetkilerini kullanmasının ömür boyu yasaklanması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia eden başvurucu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptıktan sonra yaşamını yitirdi.

- "Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun değil"

Başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, ilk olarak, bireysel başvuru devam ederken başvurucunun ölmesi durumunda ölüm tarihinden sonra makul bir süre içinde kendiliğinden yüksek mahkemeye başvurarak başvuruya devam etmek istediğini bildiren mirasçıların başvurularını inceledi.

Yüksek mahkeme, bireysel başvuru tarihinden sonra vefat eden başvurucunun mirasçılarının, karar tarihine kadar geçen sürede başvuruya devam etmek istediklerine ilişkin taleplerini iletmediğini belirledi.

Sürekli bir yasaklamayı içeren benzer bir konuya ilişkin başvuruyu daha önce karara bağlamayan Anayasa Mahkemesi, eldeki başvurunun ceza mahkumiyetinin sonucu olarak bir meslek veya sanatın icrasını kapsam ve süre ile sınırlamaksızın yasaklayan uygulamaların özel hayata saygı hakkına yönelik etkisini değerlendirdi.

Yüksek mahkeme, içtüzükte öngörülen nedenlerin bulunduğunu belirleyerek, başvurunun incelenmesine devam edilmesi gerektiği kanaatine vardı.

Çalışma belgesinin iptaline ilişkin işleme dayanak teşkil eden Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'da hekimlik mesleğinin hangi koşullar altında icra edileceğinin ayrıntılı şekilde düzenlendiği belirtilen kararda, "Bu Kanunun 28. maddesinde hekimlik mesleğinin icrası için sınırlı sayıda yer verilen bir kısım suçtan mahkum olmama koşulunun getirildiği görülmektedir. Bu maddede sayılan suçların toplumsal reflekse konu olan, toplumun büyük çoğunluğu tarafından kınanan suçlar olduğu düşünülebilir." değerlendirmesine yer verildi.

Yapılan yargılamada, güveni kötüye kullanma suçundan bir gün dahi hapis cezası verilmiş olmasının hekimlik mesleğinin icrasına engel olacağı gerekçesiyle davanın reddine hükmedildiği belirtilen kararda, şu ifadeler kullanıldı:

"Söz konusu kararda cezanın ertelendiği hususunun ve cezanın infazıyla birlikte güvenlik tedbirlerinin de sona ereceğine ilişkin kuralın göz ardı edildiği, özel sektör-kamu sektörü ayrımına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığı ve tedbirin son çare olması ilkesinin göz önünde bulundurulmadığı değerlendirilmiştir.

Derece mahkemelerince ortaya konulan gerekçenin müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı konusunda ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçeleri içermediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla somut olaydaki müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşulunu sağlamamıştır."

- "Adil bir denge yok"

Başvurucu hakkındaki yaptırımın belirli bir yer ve süre sınırı olmaksızın uygulanacağı vurgulanan kararda, yaptırım sonucu başvurucunun yalnızca kamu sektöründe değil özel sektör bünyesinde de bir daha hekimlik mesleğini yapamayacağının anlaşıldığı bildirildi.

Kanun koyucunun kamuda çalışmaya dair aradığı özelliklerin özel sektörde mesleğin icrasına ilişkin şartlara göre daha katı olmasının olağan kabul edilebileceği belirtilen kararda, bir kişinin özel sektörde mesleğini icra etmesinin yasaklanması sonucu bu kişinin katlanması gereken külfetin ağırlığı ile bu yaptırımdan beklenen genel yarar arasında adil bir dengenin kurulamadığı kaydedildi.

Başvurucunun özel hayatına yapılan müdahalenin orantısız olduğu sonucuna varan Anayasa Mahkemesi, bu gerekçeyle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Editör: TE Bilisim