Yaklaşık iki yıldır tüm dünyayı etkileyen bir pandemi sürecinde yaşıyoruz. Yüksek bulaşıcılığı nedeniyle hayatımıza yeni tedbirlerin girmesini sağlayan koronavirüs hastalığı, art arda ortaya çıkan varyantlarla birlikte var olan endişelerimizi ikiye katladı.

"DÜNYANIN BİR ANDA KAOSA SÜRÜKLENMESİNE YOL AÇTI"
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Asena Akdemir, genel olarak bulaşıcı hastalıkların korkutucu olduğunu ve psikiyatrik sorunlara yol açabileceğini belirterek, koronavirüs hastalığının ölümcül olmasının psikolojimizi daha çok etkilediğini aktardı.

Prof. Dr. Akdemir, "Başlangıçta nasıl yayıldığını bilmemek, ne yaparsak yapalım kaçış yok fikrine yol açtı. Görünmez bir tehdit olarak algılandı. Ardından karantina süreçleri de sosyal izolasyona yol açtı, mecburen işe gidenlerde de panik duygusu oluşturdu. Çok hızlı yayılması ve boyutunun çok büyük olması tüm dünyanın bir anda kaosa sürüklenmesine yol açtı. Sağlık hizmetleri bazı ülkelerde başvuruları karşılayamayınca sağlıkta bir çöküş ve moral bozukluğu oldu" dedi.

"TAM NEFES ALDIK DERKEN MUTASYONLARIN ÇIKMASI UMUTSUZLUK HİSSİNİ KÖRÜKLEDİ"
Prof. Dr. Akdemir, aşının bulunmasıyla ani bir rahatlama olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Gelişmiş ülkeler aşıya ulaşıp, diğer ülkeler işin ekonomik boyutunu karşılayamayınca tüm dünya aşılanamamış oldu. Aşılanmış zengin ülkeler diğer ülkelerden gelen mutasyonlarla yüzleşmek zorunda kalınca ve kapıları kapatmak soruna çare olmayınca aşının üretim dağıtımı ile ilgili konuşmalar başladı. Başlangıçta pandeminin kısa süreceğini hesaplayarak evden çıkmayan, maske ve mesafeye dikkat eden gruplar süre uzadıkça dış etkenlerle ve inkar mekanizmasıyla tedbirleri bırakmaya başladı. Başlangıçtaki belirsizlikler ve mücadelede hükümetlerin tutarlı olmayan politikaları ise aşı karşıtlarının ekmeğine yağ sürdü. Tam nefes aldık derken mutasyonların çıkması umutsuzluk hissini körükledi."
ACİL SERVİSLERE PSİKİYATRİK BELİRTİLERLE BAŞVURULAR ARTTI
Prof. Dr. Akdemir, "Pandeminin başlarında 'yaza biter' gözüyle bakıldığından psikolojimiz çok etkilenmemiş görünse de hasta olma korkusuyla acil servislere psikiyatrik belirtilerle başvurular arttı. En sık anksiyete bozukluğu başvuruları oldu. Genel olarak belirsizlik anksiyete bozukluğu hastaları için tahammül edemedikleri bir durumdur, pandemi hastalığın doğası gereği pek çok belirsizliği içinde barındırdı ve barındırmaya devam ediyor. Acil servislere anksiyete bozukluklarında başvuru artışı bütün dünya ülkelerinde görüldü. Hastalıkla ilgili yanlış inanışlar da anksiyeteyi artıran bir faktör oldu. Anksiyetenin bu kadar çok artmasında belirsizlik dışında evde kalmanın da olumsuz etkisi oldu. Evden çalışmalar ve öğrenimin evden devam etmesi uyku saatlerinin bozulmasına, uzun süreli sosyal medya maruziyetine, hareketsizliğin artmasına, kafein tüketiminin artmasına yol açtı ki bunların anksiyeteyi artırdığını biliyoruz. Pandeminin uzamasıyla iş kaybı, ekonomik olarak yetersiz duruma düşme daha uzun süreli anksiyete belirtilerinin ve depresyonun ortaya çıkmasıyla sonuçlandı" diye konuştu.

"PANDEMİDE FİZİKSEL SAĞLIK, RUH SAĞLIĞININ ÖNÜNE GEÇTİ"
Akdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sosyal izolasyon, gelecekle ilgili umutsuzluk ve yalnızlık hissinin sonuçları da depresyon olarak karşımıza çıktı. Pandemide fiziksel sağlık, ruh sağlığının önüne geçtiği için anksiyete, depresyon gibi hastalıklar atlandı ve tedaviye ulaşamadılar. Kronik psikiyatrik hastalıklarla ilgili hastane başvuruları da azaldı. Bu, hastalıkların azalmasından değil sahipsiz kalınmasından oldu. Pek çok ülkede psikiyatristler COVID servislerinde görevlendirildi.
Hayat tarzımızı düzenleme, normaldeki şartlarımızı sürdürmeye devam etme, yürüyüşler, aile bireylerine zaman ayırma kaygı düzeyimizi kontrol etmemizi kolaylaştırır. Alkol madde kullanımı başa çıkma yöntemi olarak kullanılmamalıdır. Yine bu dönemde artan diğer bir sorun aile içi şiddettir. Maalesef eve kapanmalar bu olayların kurbanlarını daha da çaresiz ve yardımsız bırakmıştır."

PANDEMİNİN RUH SAĞLIĞINDA YARATTIĞI ETKİLERE KARŞI GELİŞMİŞ ÜLKELER ÖNLEM ALIYOR
Yaşlı kişilerin de pandemiden ciddi anlamda zarar gördüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Akdemir, "Ülkemizde başlangıçta yaşlı kişilerin izolasyonda kalmaları, kognitif zayıflamalara ve yalnızlaşmalarına yol açtı. Uzun dönemde bu sıkıntılar depresyon, kaygı, alkol-madde kullanımı, intihar pandemilerini getirebilir ki gelişmiş ülkeler bu konuda duyurularını yapıp önlem çalışmalarına başladı. Bu nedenle hükümetlerin bu konudaki stratejilerini geliştirmeleri ve kısa vadeli değil uzun dönem için plan yapmaları gerekiyor. Halihazır durum için kişisel önlem olarak herhangi bir hastalık belirtisinde destek almak hayat kurtarıcı olabilir.
Toplumsal dayanışma ve yardımlaşma pandemi döneminde elzemdir. Arkadaşlarımız, ailelerimizle bağımızı koparmamamız da oldukça önemli. Hastalığı yok sayma, tedbirlere uymama kaynak israfına yol açar. Güvenilir kaynaklardan bilgi alarak panik duygusu yaratmadan gerçekçi önlemleri almak zorundayız. Sosyal medyadan alınan her bilgi doğru değildir ve onlara göre umutsuzluğu artırmamamız da önemlidir. Vatandaşlar sağlığa eşit ulaşabildiklerini hissettiğinde bu da kaygıyı azaltmaktadır" diye konuştu.

Editör: TE Bilisim