Daha önceki konuşmalarında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Yine bir Kurtuluş Savaşı veriyoruz. Salgın hastalıktan kurtulma savaşı. Yine ulusal bir seferberlik halinde her vatandaşımız üzerine düşeni yapmaktadır. Ancak bu sefer cephede olan ordumuz askeriye değil, sağlık ordusudur” demişti. 
Yıllarını sağlık hizmetlerine vermiş ve bu uğurda sendikal mücadelenin içinde yer almış bir şahıs olarak, Sayın Bakan’ın bu cümlelerine katılmamak mümkün değil. 
Gerçekten tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir ölüm kalım savaşı veriliyor. Yük tamamen fedakar sağlık çalışanlarının omzunda. Can kurtarmak için can veriyorlar. 
Herkes virüsten kaçarken, onlar salgının üzerine üzerine gidiyor. Herkes evine, korunaklı limanlarına saklanırken, onlar hastanelere, hastalara koşuyor. Takdir etmemek, önlerinde eğilmemek mümkün değil. 
Tüm bunlar madalyonun bir yüzünü oluşturuyor. Elbette bir de madalyonun öbür yüzü var. Çoğu kimsenin farkında olmadığı, olanların da pek umursamadığı madalyonun mahzun yüzü.  
Madalyonun o yüzünde, “cephedeki sağlık ordusu”nun bin bir türlü sorunu var. Yetkililerin, ilgililerin, sorumluluk sahibi kimselerin bilmediği, görmediği sorunlar değil bunlar. 
Biliyorlar ama çözmüyorlar, görüyorlar ama yüzlerini çeviriyorlar. Bir anda sağır ve dilsiz oluyorlar. Ne hazin bir tablo değil mi?
Vakti zamanında bazı sorunları çözmüş olsalardı, sağlık çalışanları belki bugün bu denli tükenmişlik sendromu yaşamayacak, belki de sağlık çalışanları geleceğe dair daha fazla umut besleyecekti. Salgınla mücadele de en çok hissedilen moral ve motivasyon sorununu daha az yaşayacaklardı. 
Ama olmadı, sorunlar çözülmedi, yıllar yılları kovaladı, bazı sorunlar kronik hale geldi, bazı sorunlar ise sistemi tıkar hale geldi… Ve gün geldi salgın başladı yani seferberlik yani cephe yani savaş!
“Hasta memnuniyeti”ne o denli ağırlık verildi ki hastalara şifa dağıtacak, yani onları asıl memnun edecek, onları hayata bağlayacak olan sağlık çalışanları unutuldu. Sağlık çalışanlarının da insan olduğu, alın teri akıttıkları, hakları, hayalleri, beklentileri olduğu yeterince görülmedi, duyulmadı, hissedilmedi. 
Sorunları bir türlü çözülmedi. 
Döner sermaye mi dersiniz, sözleşmeli istihdam mı dersiniz, aşırı iş yükü mü dersiniz, , şiddet mi dersiniz, kreş mi dersiniz… saymakla bitmeyecek can yakıcı sorunlar bunlar.
Bu sorunlar gerçekten sağlık çalışanlarının canını yakıyor. Sağlık çalışanlarının canı yanıyor, dertleri, sorunları, beklentileri var ama cephede savaşıyorlar. Elbette bu savaşı kazanacaklar, kimsenin bundan şüphesi olmasın. Ama ya onların gönülleri...
Sağlık çalışanlarının sorunlarını hamsi kavağa çıkınca mı göreceksiniz!
İşi çözüm bulmak olanlar aklımızla oynuyor. Kurmay kadrolar başını kuma gömüyor. Bıktık hantal bürokrasinin taktığı çelmelerden.Yönetici körlüğünüz, egolarınız, geldiği yeri unutan çekilmez tavrınız kabak tadı verdi. Bu devran böyle gitmezz.!
Demem o ki ; Ya bir yol bulun, ya bir yol açın ya da yoldan çekilin.!

Editör: TE Bilisim