Hekimsen Sendikası hekimlerin önderliğinde başta hekimlerin kaybedilmiş haklarını kazanmak, sağlık sisteminin sorunlarını rasyonel, bilimsel, deontolojik bakış açısıyla çözmek, çözüm önerilerini yetkililere sunmak, bunların uygulamaya geçmesi için sendikal faaliyetler yürütmek maksadıyla kurulmuş her açıdan özgün bir sendikal yapılanmadır. Her zaman diyaloğu ve açık sistem prensipleri ile doğru ve gerçekçi bir sistem yapılanması talep etmiş bunun için sendikal faaliyetler yürütmüştür.

Bu bağlamda projeler yürütmüş, bunları başta Sağlık Bakanlığımızdan talep etmiş, her zaman diyaloğıu açık sistem prensipleri ile doğru ve gerçekçi bir sistem yapılanması talep etmiş bunun için sendikal faaliyetler yürütmüştür.

Ancak tüm çalışmaları ve resmi taleplerine rağmen başta hekimlerin haklarının alınamaması nedeniyle sendikal hakkı olan iş bırakma eylemlerine başvurmuştur. Bu bağlamda Mayıs ayı içinde iş bırakma eylemi yapma kararı almıştır.

Önce bu süreçte hekimler nelere maruz kaldılar biraz hatırlayalım;

Bütün mesleklere çeşit çeşit avantajlar tanınmış. Hekimler Covid pozitif çıkmadan rapor bile kullanamamış hatta hasta halde çalıştırılmış, hasta olup rapor kullansalar aile hekimleri iseler ücretleri kesilmiştir.

Yıllara sarihan değişen ve gelişen sağlık sistemimiz içinde hekimlerin rolü yadsınmış, muayenehaneler kapatılırken hekimlerin hakkı ya hiç verilmemiş veya rant peşinde koşanlara verilmiştir. Son olarak, Korona salgını sırasında hekimlere verilen hiçbir söz tutulmamış tevil edilerek geçiştirilmiştir. Bunlara örnek tüm halkımıza açıklama yapılarak hastanelerde çalışanlara tam ek ödeme verileceği söylenmiş ama hekimlere verilmemiştir. Daha sonra Covid Polikliniklerinde çalışanlara diye değiştirilmiş ama 30 gün şartı getirilmiş ancak hafta sonu izinlerinde bile çalışmanız gerekli gibi komik bir açıklama yapılmıştır. Ancak sağlık personeli toplum ortalamasına göre 10 kat fazla Covid-19 mikrobu kapmış, hekimlerde ortalama 4 kat fazla can vermiştir. Bu hastalıktan ölen sağlık personeline ne görev şehidi denmiş ne de bu durum meslek hastalığı olarak gösterilmiştir.

Aile Hekimlerine pozitif performans verilecek denmiş ama verilmemiş, işleri içinde gerekliliği tıbben sorgulanabilecek ve iş yükü hesaplaması yapılmadan işler verilmiş, sistem tarafından otomatik olarak verilebilecek rapor standardına girmeyen karantina raporunu vermesi, geçmiş tarihli rapor verilmesine kadar gereksiz rapor vermeleri istenmiş, sistem gecikmeleri nedeniyle olan problemlerde hekimler hastalar ile yine karşı karşıya getirilmiştir. Aile hekimliği ödeme ve sözleşme yönetmeliği adeta ceza yönetmeliği olarak dayatılmış ve tüm itirazlara rağmen yürürlükte tutulmuştur.

Hekimsen Sendikası olarak çok kez Sağlık Bakanlığımıza resmi olarak taleplerimizi ilettik ancak bu süreç içinde hemen hemen hiçbir sonuç alamamış durumdayız.

Rahmetli meslektaşımız Dr. Rümeysa Berin ŞEN kardeşimizin “kendisine Allah’tan rahmet, ailesine baş sağlığı diliyoruz” vefatı göstermiştir ki 24-36 saatlik uzun ve yorucu kesintisiz çalışma insan sağlığına ve haklarına zarar vermektedir. Nitekim nöbet veya yoğun çalışma sonrası çeşitli fizyo-patolojik süreçler ile birçok meslektaşımız haberlere konu olmasa bile kazalar, yaralanmalar, sağlıkta bozulmalar veya maddi kayıplarla karşı karşıya kalmaktadır ve hatta vefat etmektedirler. Bu çalışma koşullarının hekimin kendi sağlığı kadar hastanın sağlığını da etkilediği herkes tarafından bilinmesine rağmen düzenleme yapılmaması ve çalışmaya zorlanması sorumlular üzerinde hukuki ve vicdani vebaldir  Basın-yayından bazı müfteri kuruluşlar bu meslektaşımızın vefatını bile bir provakasyon olarak ifade ederek en nezaketli ifadeyle basiretsizlik, anlayış kıtlığı örneği göstermişlerdir.

İntiharlara kadar giden bu süreçlerde hemen hemen tüm meslektaşlarımızın maruz kaldığı mobbing ise daha sistemli yaklaşılması gereken sıkı denetim mekanizmalarının kullanılacağı, tüm çalışanların dahil edileceği ve raporlanacağı bağımsız komisyonlar ve hukuki yaptırımlar ile ancak çözülebilecektir. Yetkililerden bu ve diğer makul çözümlerin ivedi hayata geçirilmesini şiddetle talep ediyoruz. Son zamanda sendikamız resmi twitter adresinden paylaşılan bir tweet Antalya'da çalışan bir Kardiyoloji uzmanı meslektaşımıza yapılan mobbingi gözler önüne getirmiştir.  

Pandemi sürecinde covid-19 virüs hastalığı nedenli acı kayıplarımız olmuştur. Birçok sağlık çalışanını bu süreçte kaybetmiş durumdayız. Kendilerine buradan tekrar Allah’tan rahmet ve yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. Vefat eden meslektaş ve diğer sağlık çalışanı iş arkadaşlarımızın ailelerine her türlü desteği vermeyi boynumuzun borcu olarak görüyor ve devletimizden, kendini toplum sağlığı için feda eden sağlık çalışanlarına şehitlik mertebesi vermesini veya en azından meslek hastalığı sayarak çeşitli haklardan yararlanmasını talep ediyoruz.

Hekimler ülkemizde ancak orta sınıf bir vatandaş iken yıllardır süregelen ücretlerinde azalma ile durumu maalesef yoksulluk sınırının altına gerilemiştir. Açlık sınırına yakın bir maaş ve yoksulluk sınırının bile altında toplam ücretler ile ücretlendirilmektedirler. Toplumda hekimlerin çok kazandığı algısı ile yakınlarımıza dahi anlatmakta güçlük çektiğimiz, delilleri ile göstermemize rağmen inandıramadığımız bu ücretlendirme politikasından; ivedilikle vazgeçilerek tüm toplumun zannettiği ve aslında hak ettiğimiz ücretlerin ödenmesini ve geçmiş hakların iadesini talep etmekteyiz. Bugün hekimlerin çoğu ek ödeme de alamamaktadırlar. Hekimin emekliliğe esas maaşı 3600 ek göstergeye göre olup, Toplam aldığı ücret çoğu Diş hekimi için (sabit ek ödeme ile)son zamla 8 bin TL, pratisyen hekim için 8500 TL, Uzman Hekim için 9500 TL civarında olmuştur. Yapılacağı beyan edilmiş zam çoğu hekim için yine resmi enflasyon oranının ve yoksulluk sınırının altında bir iyileştirme getirebilecektir. Pandemi süreci olmasına rağmen Ağustos 2021 tarihli Toplu iş sözleşmesi ile ek ödemesi azaltılan hekimler olmuştur. Hekimler bunu mu hak etmektedirler?

Bilinçli veya bilinçsiz olarak ancak; sistematik olduğunu gördüğümüz hekimlik mesleğini itibarsızlaştırma süreci; mobbing, sözlü, maddi ve fiziksel şiddet olarak sürmekte ve hekimleri istifaya veya başka ülkelere göçe zorlamaktadır. Geçtiğimiz günlerde Sayın Sağlık Bakanımızın belirttiği gibi “Hekimlerimiz en zengin ülkelerin alıcı gözlerle baktığı, en iyi yetişmiş hekimlerdir”. Ülkemizde Hekim sayısı OECD ülkelerine oranla ortalama üçte biri kadar olmasına rağmen, OECD ortalamasın çok çok üstünde hizmet vermektedirler. Hem de bu hizmetleri OECD ortalamasının neredeyse beşte biri gibi bir ücretle yapmaktadırlar. Her biri toplumun en başarılı öğrencilerinden seçilmiş değerli cevherleri dış ülkelere kaptırmak ülkemiz için belki ilerde telafi edilebilir ama yerine konamaz bir kayıptır. Devletimizin bu oyunu bozması ve beyin göçünü engellemek için maddi, manevi tüm tedbirleri almasını istiyoruz.

Bu taleplerimizden de anlaşılmaktadır ki, hekimler hiçbir dönemde bu kadar değersizleştirilmemişlerdir.

Malpraktis Sorunumuz;

Tarihimizde çok kez çözülmüş ve üstelik herkes için sorun olmaktan çıkarılmış malpraktis yani yanlış tıbbi uygulama sonucu hastaya verilen zararın maddi, manevi telafisi hakkı, hala sorun olarak ortada durmaktadır. Son yasa parçası teklifinde kasıt üzerine durulmuş, tespiti subjektif olan kanının olmaması durumunda bunu devletin finanse etmesi öngörülmüştür. Ancak yasada hata payına göre hekime yansıyabileceği de ifade edilmiş bu yasanın tam uygulaması görünmeden doğru bir fikir yürütmek çok zordur.

Olması gereken kabaca bile bakılsa nelerdir !

1)Cerrahi girişimlerden önce hasta elektronik ortamda onam formu vermelidir. Bu onam formunun varlığında belirlenmiş olan hata veya kaza şekillerine ceza verilmemelidir.

2)Eğer tıbbi komplikasyon yok (bunun yokluğu preklinik sayılan Adli Tıp kurumu tarafından tespit edilemez) tıbbi hata varsa ve onam formunda belirtilmediyse, işte o zaman bu hata da hekimin kusur oranına bakılmalıdır. Hekimin bu işlemden tahakkuk oranı bile göz önüne alınmalıdır. Bu işlemden para kazanan kimse bu cezayı ödemede de pay sahibi olmalı. Tıbbi kusurun şekline göre kısmen yetiştirildiği Tıp Fakültesine, uzmanlık veren kuruma kadar kusur payı çıkarılmalı en son o hekimin sertifikasyonundan sorumlu olan Sağlık Bakanlığı, Devlete kadar bu cezada pay sahibi olmalıdır. En son hekime bir pay kalırsa sigortası tarafından ödenmeli. Hekime de eğer gerek görülürse bu konuda yeniden hizmet içi eğitim vb verilerek hata nedenleri giderilmelidir.

3)Bütün azaların tıbbi hata sonucu kaybının sabit değerleri belirlenmelidir.

Peki şimdi soruyoruz kasten değil kazaen ve istemeden olan bu zararı hekim karşılıyor da neden kasten yapanlar karşılamıyor ? Veya güzellik merkezi vb yerlerde hekim olmayan çalışanlar karşılamıyor ?!

Bu nedenle oluşan dev rant şebekeleri neden görmezden geliniyor? Hekimler kazanç kapısı mıdır ? Ki yazımızda örneklerle delillendirdiğimiz gibi her kesim için öyledir, neden hekimlere bu kazançtan bir şey verilmezken geri kalan herkese dağıtılır?! Ceza hekimlere kesilirken hak ettikleri rant çevrelerine dağıtılır.

Özlük Haklarımıza Gelince;

Tıp Fakültesi eğitimi, sendikamızın yaptığı bir araştırmada en gözde lisans eğitimlerine göre 3,2 kat daha fazla ders saati sayısı içerir. Hemen hiçbir öğrenci üniversitesinden atılmazken 90'lı yıllarda öğrencilerin ortalama % 10-15’i okuldan en az bir kere atılırdı. 2014 yılına kadar Tıp Fakültesinden atılma kaldırılmış 2022 yılında tekrar başlayacaktır. Hekimlerin günlük konuştuğu kelime çeşitliliği normal populasyonun 2 katı, kendine en yakın meslek grubundan % 20 daha fazlasıdır. Devlete bağlı Tıp Fakültelerinin en düşük puanı tüm sınava giren ortalama 2,5 milyon öğrenci içinde ilk 15 bin kişiye girilmesini gerektirmektedir. Tıpta uzmanlık yapmak ise başka mesleklerle karşılaştırılamayacak şekilde zordur.

Bütün tıbbi işlemlerinin tamamı ve bunların kontrolü, güncellenmesi, devamı bu eğitime bağlıdır. Diğer sağlık personeli ise ancak hekimlerin verdiği hizmetin miktarını artırır, ona destek olur ve hastayla temasını kolaylaştırırlar. Hekimlik meslek grubundan başka hiçbir meslek, hastalık için tanı koyamaz, tedavi veremez, tedaviyi sürdüremez.

Birçok kazanç grubunun gelirleri veya bu gelirlerin artması için hekimlere ve hekimlerin çalışma merkezlerine bağlıdırlar. Örneğin bir Aile Sağlığı Merkezine yakın yerde dükkan kiraları 500 TL’den 9 bin TL çıkar, bütün ecza sanayi, tıpla bağlantılı işletme hekimlere bağlı faaliyet gösterir, ama hekimlerin hakları küçümsenir. Görüldüğü gibi büyük bir kesim hekimlerin vesilesi ile kazanç sağlarken hekimlerin hakkı gasp edilir, sorumluluk ve tasarruf verilir ama güvenlik verilmez, günde ortalama 30-40 saldırıya maruz kalırlar.

Tüm diğer sağlık personelinin özlük hakları diğer bakanlıklardaki aynı kıdem ve eğitimde çalışanlarla eşitlenir ancak onların hakları da görmezden gelinirken, hekimlerin özlük hakları düzenlenmez. Maaş katsayıları 3600 olan hekimler, eğitim düzeyi hatta lise olan devlet çalışanıyla bir tutulur ancak ek ödeme denen bir ödemeyle desteklenir ama basına yapılan hekimin kazancı açıklaması alabileceği maksimal rakam olarak verilirken o rakamın yarısını bile hekimler çoğunlukla alamaz. Zaten bu aldığı da emekli maaşına yansımaz ve emekli olamaz, olursa ihtiyaçlarını karşılayamaz. Zorunlu emeklilik yaşı hekimler için 72’ye yükseltilmiştir. Yani ortalama emeklilik süreleri nispi olarak çok kısadır. Adeta teşbihte hata olmasın ‘hem etinden hem sütünden istifade edilir’, sistem içinde heba edilirken, kendisini geliştirmesi desteklenmez ama bakamayacağı kadar çok hasta bakması istenir. Eksik bir tıbbı bakış açısıyla şekillendirilmiş Aile Hekimliği sisteminde hekimler hekimlik yapamaz ve sekreterlik işleriyle uğraştırılır.

TTB’nin bazı politik açıklamaları bahane edilerek bütün hekimler aynı kefeye konulur ve 14 Mart Tıp Bayramı unutturulmaya çalışılır. Sizlere hangisini anlatalım bilemiyoruz. Büyük küçük her şeyi buraya sığdıramayacağız ama özet olarak da olsa Basın Açıklamamızda verilecektir.

Özet olarak göreceli olarak ifade edebileceğimiz hekim maaşları asgari olarak pratisyen hekim için 6 asgari ücret kadar veya en çok kazanan sağlık çalışanının 3 katı olarak planlanmalıdır. Seçilen kıstaslardan hangisi güncel olarak yüksek ise o hak olarak verilmelidir.

Nöbet ücretleri gibi maaş tazminatları ise özet olarak gece nöbeti tutarak aldığı nöbet ücreti ile gündüz 6 saat bile bir gündelikçi işçiyi çalıştıramayacak kadardır.

Nöbet ücretleri gündüz çalışma saatlerine göre asgari yüzde 50 fazla olmalıdır. Tüm yapacağı tıbbi işlemlerde de hakkı olan ücretlendirme yapılmalıdır. Branş icabı mümkünse hastane başı değil yakın bölgesel yapılmalı, ihtiyaca ve hekimlerin durumuna göre hekimler kendi kurumlarında icapçı veya nöbetçi olabilmelidir. Acil Sağlık Hizmetleri hasta nakli de bu planlamaya göre gerçekleşmelidir.

Ek Göstergeleri en yüksek devlet memurlarına göre planlanmalı. Sendikamızın yaptığı haklı bir çalışmada bu oran 10800 olarak önerilmiştir. Hiç olmazsa hekim sivil örgütleri, temsilcileri ile yapılan bir konsensusa göre belirlenmelidir.

Hekimlere hak ettikleri özlük haklarının verilmesi sağlık giderlerini arttırmayacak tam tersi doğru yapılanmayla azaltacaktır. Öyle ki verilemeyen poliklinik hizmeti verilecek hastalar o poliklinik bu poliklinik gezmeyecek sorunları çözülecek gereksiz muayeneler azalacak dünya standartlarında en çok hasta bakan ülke olmaktan en az ve en verimli hasta bakan ülke sırasına girilecek sağlıklı bir toplum oluşacaktır. Bakanlığımız son uygulamasında MHRS randevularını başta Eğitim Araştırma Hastaneleri için 10 dakikaya 2 hasta, diş hekimliğinde 15 dakikaya bir hasta planlaması yapmıştır. Bunun ne kadar imkansız bir iş olduğunu peki Bakanlığımız bilmemekte midir ?!

Aile hekimlerinin maaşları ve cari gider ödemeleri yıllar boyu enflasyona ezdirilmiş son on yılda 7 kata yakın bir kayba uğramıştır. Hak edişlerin güncellenerek her aile hekiminin hak ettiği gelir seviyesine ulaşması sağlanmalı, eriyip bitme noktasına gelen cari gider ödeneğinin en az 3 kat artırılması elzemdir. Yaklaşık on yıldır 4000 olan sorumlu nüfusun 2000 e düşürülme sözü hak kaybı olmadan uygulanmalıdır. Aile hekimliği sistemi amacına uygun bir işleyişe kavuşturularak ideal bir sistem haline getirilmesi elzemdir.

Hekimler Geleneksel Tıbbi Tedaviler konusunda, Açık öğretim sistemi üzerinden lisansüstü Getat eğitimleri alabilmelidirler. Bu şekilde tedavi şekilleri zenginleşmeli ve sadece belirli bir tıp akımının kalem ucu olmaktan çıkarılmalıdırlar. Mesleki olarak her açıdan gelişmelerine destek olunup meslek örgütleri tarafından yönlendirilmeli. Onlara kendi mesleklerinde zirve kapıları açılmalıdır.

Bilimsel çalışma noktasında desteklenmeli onlara bunun için fırsatlar oluşturulmalıdır. Emekliliklerinden sonra da isterlerse part time veya tam zamanlı kendi kurumlarında çalışabilmeli, tıbbi hizmetlerinden istifade edilmelidir.

Diş hekimlerimizin ortak taleplerimiz dışında başlıca talepleri diş protez ihalelerinde, üretilen tıbbi malzemelerin teknik üstünlük, kalitesinin artışını sağlayacak şekilde düzenlenmesi, zira kalitesiz malzeme onca işi faydasız abes bir iş haline getirmekte, özelde hizmet veremeyecek kadar kalitesiz malzeme üreten şirketlerin sadece fiyat önceliğine bakılıp ihale almaları hastaları mağdur, diş hekimlerini de işlerini verimli yapamamaktan mutsuz verimsiz bir hale getirmektedir. Aile Diş Hekimi uygulamasına geçilmeli, Hasta mahremiyeti, anksiyete, bulaş riski gibi mücbir sebeplerle hekimlere tek ünitelik, tam izole ve sabit odalar tanzim edilmeli ve mesleğimizin icrasının bir gereği olan “dört el kuralı” ile çalışabilmek adına gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca mesleğimize ve mesleğine hakim “ağız diş sağlığı teknikerleri” muhakkak istihdam edilmelidir.

10) Çalışanlara nöbet ertesi izin verilmelidir. Nöbet ertesi olan personel gerekirse evine bırakılmalıdır. Nöbet ertesi izin kullanan hiçbir hekimin maaşında kesintiye gidilmemelidir. Nöbet ücretleri tüm hekimler ve sağlık çalışanları için gündüz saatlik mesai ücretinin en az yüzde elli fazlası olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Hekimler icap nöbetlerinde bir kez de olsa icaba riayet ederse tam nöbet ücreti almalıdır. Nöbet ücretleri hesaplanırken tavan saat sınırın üzerinde çalıştırılmaması. Zaruri durumlarda bu insaüstü çalışmanın madden telafisinin sağlanması gereklidir.

Uzman hekimlerin (hastanelere gelir kazandırmalarına rağmen) kendilerine puan olarak yazılmayan girişim, görüntüleme, değerlendirme vb. tüm uygulamalar puanlarına eklenmelidir. Ameliyat gibi girişim onamları, ayrıca  tüm hastalardan olmak üzere her muayene ve reçete için alınacak onamlar internet ve telefon uygulamaları ile yapılmalı, hekimler angarya yükümlülükler altına sokulmamalıdır.

Son Toplu Sözleşmede tüm çalışanlara % 7 zam yapılmış, sözleşmeli çalışanlara bu zam %25-45 arasında olmuştur. Aile Hekimleri ve 4924 sayılı yasaya göre çalışan sözleşmeli hekimlere ise bu zam verilmemiştir.

Sendika üye kayıtlarında e-imza kanununa rağmen Sağlık Bakanlığı e-imzalı üyelik evrağı karekodla kontrolüne rağmen kabul etmemekte. İşçi Sendikalarına e-devlet üzerinden sendikaya girme, çıkma veya değiştirme fırsatı verilirken kamu sendikalarında bunun bilinçli olarak yapılmadığı kanısı bizde hakim olmuştur. Bu yanlış eksik uygulama bir an önce düzeltilmeli ivedilikle sendikaya üye olma işleri kamu çalışanları içinde e-devlet üzerinden yapılabilmelidir.

Sağlıkta Şiddet

Hekim arkadaşlarımızın özellikle üstünde durduğu taleplerin başında sağlıkta şiddet yasasının yetersizliği ve bu nedenle hekime olan saldırılara engel olamamasıdır. Mesela yanlış da olsa hâkimlerin verdikleri kararlar için hiçbir ceza verilmezken, onu koruyan bütün mekanizmalar darbına engel olurken sağlık çalışanının korunmaması eşitlik ilkesine de adalet sıfatına da uymamaktadır. Hekimler kişinin sürücü belgesi almasını sakıncalı göremez. Görürse saldırıya uğrayacak ve bunu yapan ceza bile almadan dışarda gezecek tehlike saçmaya devam edecektir. Zira toplumun menfaatini koruması ona tıbben vazife olarak verilmişken, hatta idari yasalarda bu yazılırken onun bunu uygulamasında güvenlik sorunu görmezden gelinmiştir. Henüz gerekli yasal düzenleme çıkarılamamış olmakla birlikte koruyucu önlemlerin hemen hiç birisi başta Aile Hekimliğinde olmak üzere hiç bir sağlık hizmeti verilen kurumda uygulanmamaktadır.

Çözüm önerilerimizin başlıcaları ;

1) Darp suçu işlemiş kişi akabinde göz altına alınmalıdır.

2) Savcılık tarafından yapılan araştırmada 2 yıl ve üstünde hapis cezası ile cezalandırılacak fiili işlemiş suçlu tutuklu yargılanmalıdır.

3) Yine 2 yıl ve üstünde cezası onanmış kişinin cezası ertelenmemelidir. Bu tür vakalarda asgari aldığı ceza yılı kadar sürede kırmızı-sarı triaj hariç acil servisten hizmet alamamalı, alması sırasında da bu güvenlik önlemleri içinde sağlanmalıdır. Bu kişilerin muayenesi bu süre içinde hastanelerin mahkum koğuşunda yapılmalı süre sonunda da bir psikiyatri kliniğinde değerlendirilip şiddete meyilli görülmesi durumunda bu süre uzatılmalıdır.

4) Bu tür suçlarda Sağlık Bakanlığı mağdur adına muhatap olmalı, avukatlık hizmeti vermeli, davayı üstlenmelidir. Ayrıca davalar kamu davası olarak takip edilmelidir.

5) Dava süresince sağlık çalışanlarının mahkemelerde yalnız bırakılıp suçlu ve/veya yakınlarınca taciz edilmelerinin, şikayetlerinden vazgeçirilmeye çalışmalarının önüne geçilmelidir. Örneğin; hekim veya sağlık çalışanı ile suçlu farklı zamanda ifade için çağrılmalı, hekim veya sağlık çalışanına mahkeme içinde ve gidiş geliş yolunda güvenlik ve Sağlık Bakanlığı avukatlarının refakat etmesi sağlanmalı, sağlık çalışanlarının suçlu ile yüz yüze getirilmemesine özen gösterilmelidir. Hekim veya sağlık çalışanı şikayetinden vazgeçse dahi dava kamu davası olarak sürdürülmelidir.

6) Bununla birlikte ceza alan kişinin sağlık ihtiyaçlarında yapılacak uygulama planlanmalıdır. Daha önce böyle bir eylem gerçekleştirmiş kişi (belirli bir süre için) yakınını dahi şiddet uyguladığı hastaneye getirse tespit edilmeli [kamera ile yüz tanıma veya daha önceki olaylardan dolayı çalışanlar(güvenlik görevlileri vb.) tarafından tanınması durumu gibi] ve yalnızca güvenlik nezaretinde veya yakın takiple hastasını takip edebilmelidir.

7) Tamamı olmasa da rasyonel seçilmiş güvenlik görevlilerinde silah olarak tabanca da bulunmalıdır. Güvenlik personeli asgari olarak Watozz gibi elektromanyetik silahları bulundurmalıdır. İsteyen hekim ve sağlık çalışanına da bu silah verilmeli; ayrıca bu tür silahlar hekimler için vergiden muaf tutulmalıdır.

8) Emniyet teşkilatı da hastanelerde 24 saat bulunarak güvenlik hizmetini sağlamalıdır. Kurum temsilcisi talebi durumunda emniyet teşkilatı güvenlik görevlilerini koordine etme yetkisine sahip olmalı veya yetkilice vazifelendirilebilmelidir.

9)Tüm Hastanelerin bütün girişlerinde X-Ray cihazı, metal dedektörü gibi yöntemlerle delici-kesici alet, ateşli silah taraması yapılmalı ve kanunen hastanelere silahla girişler tamamen yasaklanmalıdır.

10) Silah sokmaya çalışan kişi hakkında cezai işlem yapılmalıdır. Hastaneye kasıtlı olarak silah, delici-kesici alet sokmaya çalıştığı tespit edilenler gözaltına alınmalı, adli makamlarca mahkemeye sevki sağlanmalıdır.

11) İfade verenlerin ise ifadelerini gizli olarak verebilmesi sağlanmalıdır. Sağlık çalışanından ifade çalıştığı yerde alınmalıdır.

12) Sağlık Bakanlığı, gerekirse DMO veya diğer resmi veya yarı resmi şirketlere çelik yelek veya doktor önlüğü şeklinde kumaş çelik yelek ürettirerek bu ürünleri giymek isteyen hekimlere destek olmalıdır.

13) Polikliniklerden verilebilecek gizli yardım çağrısı (panik butonu) uygulaması en geç 10 saniye içinde güvenlik görevlileri tarafından cevaplanmalıdır.

14) Acil servislerde çeşitli düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir. Hastanın yanında acil servise ve muayene odasına 1 (bir) refakatçiden fazla alınmamalıdır. Hassas durumlarda (gebelik eylemi, kalp krizi, beyin kanaması vb.) hastaların bekletilmeden sağlık hizmetine ulaşabilmeleri için gerekli düzenlemeler sağlanmalı ve her hastanede mutlak triyaj sistemine geçilerek, triyajın doğru bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır. Sağlık çalışanlarının güvenliğini sağlayacak yapılanmaların yeterli güvenlik organizasyonlarıyla sağlanması gerekmektedir.

Hastanelerin yoğunluğunu azaltmak için Aile Hekimliği uygulaması geliştirilmelidir. Örneğin; raporlu hastaların durumları kontrol altında ve stabil ise; ilaçlarına veya tıbbi sarflarına, direkt eczanelerden el okuma yöntemleri vb. kontrol edilerek, aile hekimine yazdırmaya gerek kalmaksızın ulaşması sağlanmalıdır.

15) Herhangi bir hastaneden (özel hastane, üniversite hastanelerinden alınanlar dahil) alınmış raporlar (özellikle psikiyatrik raporlar) veya kendisine verilmemiş raporlar (herhangi bir hekim ehliyet sağlık raporu vb. vermemişse) veya hekim-sağlık çalışanına karşı fiili ve/veya sözlü saldırı suçu işlemiş hasta veya hasta yakını ile ilgili bilgi; SGK sisteminden, talep eden doktora verilmelidir. Hatta hasta ile alakalı bilgi uyarı şeklinde hekimin bilgisayar sistemine düşmelidir.

16) Hastanelerde hekimlere ve sağlık çalışanlarına yapılan saldırılarda, idarecilerin gösterdikleri hatalı ve eksik uygulamaların (hekimleri ve sağlık çalışanını koruyamayacak eksik uygulama, düzen-organizasyon hatası yapan veya hastanede şiddeti önlemeye yönelik kolaylıklar getiren uygulamaları yapamamış ve gerginliğe sebep olmuş idareciler gibi) özellikle fiili ve/veya sözlü saldırı yaşandığı durumlarda (bakanlıkça araştırma yapılması sonrası) idarecilerin dönem karnelerinde puan kaybına neden olması sağlanmalıdır. Bu durumda döner sermayeden yapılacak yüzde kesintinin idarecilerin maaşından kesilmesi katı bir şekilde sağlanmalı ve uygulanmalıdır.

17) Basın ve yayın organlarının hekimler, sağlık çalışanları ve hastaneler hakkında yaptığı gerçeği yansıtmayan haberlerin, Sağlık Bakanlığı tarafından tekzibi ve haberin doğru halinin aynı şartlar ve yeterli sürede yayınlanması, bu haberlerden dolayı sağlık çalışanlarının maddi-manevi zararına sebep olanlar için tazminat davalarının açılması ve müdahil olan sağlık çalışanlarına tazminat haklarının verilmesi, haberi yapılan olayın basın ve yayın organları tarafından takip edilip adli sonucunun da duyurulmasının ayrıca kanunen yükümlü tutulması, kamu spotları, hatta hekimlerin ve sağlık çalışanının durumunu anlatan kısa filmlerle halkın aydınlatılması sağlanmalıdır.

18)Aile Hekimliğinde 1-2 birimlik ASM'lerde hangi gruplandırmada olursa olsun, diğerlerinde A,B grupları için dışardan temin edilen 2 veya daha çok personelden biri güvenlik görevlisi olarak alınmalı. Güvenlik görevlilerinin asgari elektromanyetik silahlarla donatılması sağlanmalıdır.

19) Hekimlere, acilde sorunlu hasta ve/veya hasta yakını yönetimi, sorunlu hasta ve/veya hasta yakını ile iletişim teknikleri, Sağlık ve Ceza Hukuku bilgisi Tıp Fakültesi müfredatına eklenmeli veya mezuniyetleri sonrasında verilmelidir. (hekimlere ve sağlık çalışanına iletişim eğitimiyle ilgili eklenmesi gereken bir diğer husus ise; bu eğitimlerde, hekimin hizmet sunarken aşağılanmasının, hafife alınmasının da engellenmesi gerekmektedir. Zira hekim kişiye göre de diyalog üretmektedir. Hekimin kendisini her açıdan tıbben tam izah edemeyeceğini; tıbbi standartları ifade ederken yalvarır ve alttan alır tarzda iletişim eğitiminin onun mesleğini icra etmesinde de mahsur teşkil edeceğini; hekimin, hekimlik sanatını icra ederken kendine güveninin zedelendiği duruma düşürülmemesi gerektiğini de belirtmek isteriz. İlmin, ihsan etmenin, makamın izzeti vardır. Tevazu ile zillet maalesef karıştırılmaktadır.

İcra makamı olan Hükümet ve Sağlık Bakanlığının hekimlerle ilgili tasarruflarında hekimlerle de istişare etmesi, hekimlik sanatının layıkıyla yerine getirilebilmesi açısından elzemdir.

Mevzuat Hata ve Eksikliklerine Örnekler İse;

Hasta Hakları Yönetmeliği hukuksal açıdan yetersiz ve göreceli bir içeriktedir. Hastaya saygısızlık ciddi yaptırım ile cezalandırılır ki, bu ifade bile görecelidir. Peki günde onca google doktorları veya bilge komşuların tıbbi kanaatlerinin dikte edildiği hekimlere saygısızlık yapılmamakta mıdır ? Veya uğradıkları itham ve talep ettikleri olmazsa hekimlere söyledikleri sözler hatta saldırılar ?! Bunlara neden ceza verilmez veya verilemez ?

Bunun gibi Disiplin Amirleri Yönetmeliği, Yataklı Tedavi İşletme Yönetmeliği, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği o kadar ciddi hatalar içermektedir ki. İşte bu hatalar sağlık hizmetinin ayağına tökez olup ciddi aksaklıklara neden olmaktadır.

Bunun çaresi ise sistem teorilerini bilmeyi gerektirir. Kapalı sistemden sonra en net basit sistem olan açık sistemler geri bildirimin olduğu sistemin potansiyellerinin temin edildiği sistemlerdir. Bizim sağlık sistemimiz örneğinde ise açık sistemler, başta sağlık politikalarının oluşumunda, sahanın sesi ve geri bildirimin dinlenmesi eksiklerinin gösterilip ortak düzenlenmelerin yapılmasıyla olur.

İşte tamamını sayamayacağımız kadar çok olan sağlık sistemimizde ki hata ve eksikliklerin düzeltilmesi, haklarımızın verilmesi ideal bir sağlık sistemi oluşturmak için Hekimsen Sendikası;

5-6, 17-18, 26-27/05/2022 tarihlerinde iş bırakma eylemi kararı almıştır. Buna göre üyelerimizce Acil Servis ve Poliklinikleri, Doğum Salonu, COVID, Onkoloji, Hematoloji, Endokrinoloji Poliklinikleri ve tüm yatan hasta servis çalışmaları hariç tüm sağlık kurumlarında iş bırakma eylemi yapılması Yönetim Kurulumuzca karar altına alınmıştır.

COVID tanı, tedavi, filyasyon ve servislerinde çalışanlar, çalışmalarını aksatmayacak şekilde yeterli nöbetçi hekim ve diğer sağlık çalışanı bulundurmak şartıyla, eyleme katılabilirler. Tüm poliklinik hizmeti verenler, kurumlarında acil icapçı bulunması şartıyla, eyleme katılacaklardır. Acil servis ve polikliniklerindeki yeşil triajlı hastalarda tedavi ise sadece ampirik tedavi ve olması gerektiği gibi polikliniklere (eylem sonrasına) yönlendirmek şeklinde olacaktır. 17,18-26,27/05/2022 tarihlerinde yapılacak iş bırakma eylemlerinde ayrıca elektif ameliyatlar yapılmayacak, Sağlık Kurul Raporları verilmeyecektir. İş bırakma eylemi gündüz mesai saatlerinde yapılacaktır.

İlgili tüm resmi kurumlarımızı, halkımızı ve basın yayın kuruluşlarını bilgilendiririz.

Editör: TE Bilisim