Son zamanlarda demeyeceğim epey zamandır hekime ve sağlık çalışanlarına şiddet yaşanmaya devam ediyor. Burada "nedenleri nelerdir ve ne gibi önlemler almak gerekir?" sorularına cevap vermek gerekir.

Sağlık çalışanlarına karşı şiddetin nedenlerini sistematik olarak ele alırsak belli başlı olarak şunlardır:

Türk halkı gerek siyasi, gerek ekonomik, gerekse sosyal sebepler sonucu son 20 yılda kendini Mutsuz, Umutsuz, Huzursuz, Aciz, Çaresiz (MUHTAÇ) hissetmektedir. Bunun sonucunda insanımız psikolojik olarak içeri bastırılmış, kaygılı, öfkeli, kızgın ve patlamaya hazır durumdadır. Bu nedenle gerek organik ve gerekse psikolojik sebeplerle hastaneye ve doktora başvuru sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

Son 18-20 yıllık sürede SGK sağlık harcamaları tam 20 kat artmıştır. Halen de artmaya devam etmektedir.

Hastanelere bu duygularla gelen hasta; gerek doktordan ve gerekse diğer sağlık personelinden büyük bir beklenti içindedir. Hemen muayene olacak, hemen tetkikleri yapılacak, hemen teşhis konacak, hemen tedavi olacak ve hemen dertlerinden kurtarılacaktır. Yani beklentisi çok yükseltilmiştir.

Burada Sağlık Bakanlığının sağlıkta dönüşüm politikası, siyasilerin söylemleri, hastane yönetimi, hasta hakları üniteleri, Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER)(şimdi yok), Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)'e göre hastalar bir müşteri olarak kabul görmesi ve memnun edilmesi, eğer memnun edilmezse ilgili makamlara şikayet edilmesi, bunun sonunda hekimler hakkında hemen soruşturma açılması yolu açılmıştır.

Hastalar, hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarını her istediklerini yapacak ve talimat verilebilecek sağlık elemanları olarak görmeye başlamıştır.

Siyasi otorite, vatandaşa 'Eğer isteklerin yerine getirilmezse hemen bize bildir biz gereğini yaparız' mesajını vermiştir. Hastanelerin kapısına asılan 'incinsen de incitme' yazılarıyla doktorlara; hastaların uyguladığı baskı, kabalık ve şiddetine 'ses çıkarma, idare et' mesajları verilmiştir.

Şu anda Covid-19 salgını sebebiyle insanımızda sağlık ve ekonomik nedenlerle bu kaygı, korku ve panik daha da artmış durumdadır. Bu durum; vatandaşımızda ileriye yönelik hazırlık yapmayan, mantıkla değil o andaki heyecanla ve hisle karar veren, önce yapıp sonra düşünen, kriz yönetmeyi bilmeyen, dünyadaki ve sosyal yapıdaki değişimlere ayak uyduramayan yapısıyla ağır psiko-sosyal sorunlara açık hale getirmiştir.

Nitekim çocuğuna harçlık veremeyen babanın intiharı, miras kavgası yönünden aile üyelerinin birbirini öldürmesi, iş bulamayan vatandaşın kendini yakması, evine ekmek götüremeyen babanın karısını dövmesi ,trafikte birbirine yol vermeyen vatandaşların birbiriyle kavga etmesi, kendisinden ekonomik ve psiko-sosyal sebeplerle kendisinden ayrılan kocanın; eşini hatta çocuklarını öldürmesi, amcanın küçük kız çocuğu yeğenini öldürmesi, kız evladın; 'niye eve geç geldin' diyen annesini öldürmesi, erkek kardeşlerin babalarını öldürmesi, erkeğin sevgilisi kızı balkondan atması gibi normal ahlak, akıl ,mantık ve insanlığın kaldıramayacağı medyada yer alan haber ve görüntüler maalesef bu durumun açık göstergesidir.

İnsanımız gerek psikolojik gerek sosyal ve gerekse ekonomik nedenlerle büyük bir sıkıntı içindedir. Ancak bu sıkıntıları gidermesi gereken siyasiler kendilerine gelecek reaksiyonu önlemek için sağlık çalışanları ve diğer devlet hizmeti veren memurlara yönlendirmişlerdir. Önce BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi) sonra CİMER'e (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) şikayet etmesi sonucu hastalar şımartılmış ve sağlık çalışanları korkutulmuştur. Hastalar yönünden "Biz sağlık çalışanlarına ne istersek yapılması gerekir. Yapmazlarsa ya biz ya da CİMER gereğini yapar" şeklinde düşünceye kavuşmuş, en ufak bir olumsuz durumda hasta ve yakınlarını CİMER'e şikayete yönlendirmiştir.

Yani hastalar ve hasta yakınları şımartılmış, sağlık çalışanları ise hastanın emir ve isteklerine uyması gereken mağdur duruma sokulmuştur. Tıbbi olarak gerekli olmadığı halde tetkik ve tedavi istekleri sağlık çalışanlarından talimat gibi istenir hale gelmiştir. Bu hekimin ve sağlık çalışanlarının saygınlığını ve mesleki bilgi ve becerisini gerekli şekilde kullanmasını engellemiştir.

Sağlık çalışanları verdiği tıbbi hizmeti sevgiyle istekle değil zoraki ve isteksiz verir duruma sokmuştur. Bu da sağlık hizmetlerinin aksamasına, hasta yakınları ve sağlık çalışanları arasında iletişim bozukluğuna, saygı ve sevgi kaybına sebep olmuştur. Bu nedenle sağlık çalışanları zaten mesleğinin gereği olan ve hastanın ihtiyacı olan girişimleri uygulama bilinci içinde yetişmişlerdir. Onlara bu konuda hasta ve yakınlarının talimat vermesi istekte bulunması kabul edilemez bir durumdur. Yani hasta hastalığını ve hekim hekimliğini bilmek durumundadır. Bu nedenle hastaların hekimler ve sağlık çalışanları üzerine baskıda bulunması, istekte bulunması, talimat vermesi ve bunları yerine getirilmediği zamanda şiddete başvurması kabul edilemez bir durumdur. Bundan bir an önce CİMER'in ve Sağlık Bakanlığı'nın hastaları şımartmaktan vazgeçmesi, sağlık çalışanları üzerinde oluşan şiddeti ortadan kaldırılması için en önemli etken olarak kabul etmek gerekir.

Prof. Dr. Hidayet Sarı-Yeni Mesaj

Editör: TE Bilisim