Günlerden Cumartesi ve

Bir yakınım arıyor.

Oğlu covid ve bana:

“Bir haftadan bu yana hastanede tedavi gören oğlum, yoğun bakım servisinde. Ancak hiçbir yetkili doktor bize bilgi vermiyor. Hastane bahçesinde bekleşiyoruz. Ablaları, annesi ile ben, burada yatıp kalkıyoruz. Kime soruyorsak bilgi alamıyoruz. Ne olur bir ilgilensen”

Çaresiz ve ağlamaklı bir ses tonuyla

diyor.

Elim ayağım titriyor.

Covid olduğunu biliyordum ama yoğun bakıma geçiş yaptığını bilmiyordum.

Üzüldüm.

Hemen ilgileneceğimi söyleyerek telefonu kapattım.

Ama hafta sonu idi. Çünkü

Hafta sonu doktor bulmak,

Bilgi almak oldukça zor…

Bazen 

Mesai sonrası hele de hafta sonları

Telefona bakan yok desem yanılmış olmam!

Her neyse.

Tanıdık

Doktorları arıyorum.

Maalesef yazdığım gibi..

‘Cevap yok..’

Bir arkadaşımı arıyorum…

O da yok…

Bir doktor ağabeyim aklıma geliyor.

O’nu arayıp

Durumu aktarıyorum.

“Az işim var… Bakıp sana döneceğim” dedi.

Sağ olsun döndü.

Hastamız şeker hastası olduğu için durumunun kritik olduğunu, yaşının 41 olduğunu,

Burundan kendisine oksijen takviyesi yapıldığını ve entübe olma olasılığının ise yüksek olduğunu dile getirdi.

Ardından:

“Eğer Entübe olursa ki inşallah olmaz. 

Maalesef entübe olanların 10’da 9’u yaşamını yitiriyor” dedi.

Kendisine teşekkür ettim ardından da mini bir eleştiride bulunarak:

“Ağabey, bu olanlar doğru mu? Ben neden seni arayayım? Neden Yoğun bakımda yatan, hele de covid hastası olanların yakınlarına bilgi verilmez? Neden insanlar bilgisiz kendi haline bırakılır? Yakınları dışarıda, hasta yoğun bakımda ecel terleri döküyor. Bu hak ve hukuka, adalete sığar mı?” diyorum.

….

Hasta ve yakınlarını 

Bilgilendirerek,

Gönülleri fetheden,

Hayır duaları alan 

Hekimlerimiz başımızın tacı.

Ancak,

Bilgilendirmeyi

Kendisine külfet gören,

Ya da önemsiz algılayan varsa,

Ve bu konudaki hassasiyete önem vermeyen varsa,

Onlara diyecek sözüm yok.

Ama SEAH Başhekimi

Sayın Doç. Dr. Fikret Halis

Yaklaşık bir yıldır bu makamda oturuyorsunuz.

Şahsınıza diyecek bir sözüm yok ve

Olmaz da.

İyi niyetli olduğunuzu,

Arayan, size ulaşan kişilere yardımcı olmak istediğinizi duyuyorum zaman zaman.

Sayın hocam;

Arada,

Makamdan kalksanız ve

Polikliniklere inseniz,

Üç beş kişi ile konuşsanız,

Doktorları ziyaret etseniz,

Sağlık personelinin çayını içseniz.

Yataklı servislere giderek,

Yatan hastaların derdini dinleyip derman olsanız.

Yine serviste çalışan personeli de aynı şekilde ziyaret ederek,

Hal hatır faslı yapsanız.

Hastane bahçesinde,

İçi kan ağlayan,

Yoğun bakımda,

Serviste,

Ameliyatta

Olan yakınları nedeniyle,

Elinde tesbihi,

Dilinde duası olan,

Yaşlı genç insanlar ile hemhal olsanız.

Makamla değil,

Gönülle büyüseniz,

Yücelseniz.

O insanların dualarında yer alsanız

Nasıl olur?

Gönül kazanmak;

Siyasilerin,

Ekâbir insanların,

Üst düzey bürokratların işlerini halletmek,

Onların gönlünü yapmakla değil,

Gönlü güzellerin halini hatırını sormakla olur.

Yanılıyor muyum hocam!

Biz de burada bu yazılar yerine,

Sizin gönlünüzün ne denli büyük olduğunu,

Bize iş bırakmadan,

Her işin üstesinden sizin geldiğinizi,

Sağlık personelinden

Hastaya,

Hasta yakınından

Ziyaretçisine,

“Herkesin gönlünü fetheden bir başhekim” diye bahsetsek

Yücelir misiniz?

Yoksa küçülür müsünüz?

Göreve hangi koşul ve şartlarda geldiğinizi,

Onca doktorun kabul etmediği o makamı nasıl kabul ettiğinizi

Biliyoruz.

Bir yıldır oturduğunuz o makamdan

Kimler geldi,

Kimler geçti…

Makamlar değil,

Yaptıklarınız kalıcı!

Eğer iyi bir başhekim

İzlenimi bırakmak istiyorsanız,

O makamda oturmak yerine,

Sahaya inin.

Hastaya,

Hasta yakınına derman olun.

Dertlerine ortak olun

Hocam.

Bilmem anlatabildim mi?

Güzel söz:

Bir mum diğer mumu tutuşturmakla

Işığından birşey kaybetmez.

Mevlana

Necdet Başoğlu-Net Gaste

Editör: TE Bilisim