Kurumlarda sözleşmeli yöneticiler 3’ye ayrılmış durumda.

Yüzü gülenler, gülmeyenler henüz sözleşmesi devam ettiği için kayıtsız olanlar olarak.

Ben bir daha sözleşme imzalamam diyen ama referansından senin işin tamam denilerek imza atanların mutluluğuna diyecek yok.

Yeni sözleşme imzalayanların ise mutluluğunu tarif edecek cümle henüz bulunamadı. Hatta makamlar, ulufe dağıtılır gibi paylaşılmaya başlanmış. Görevden alınacakların listesi de hazırmış.

Bir dönem referansları sayesinde kral edasında kurumda dolaşan, yapamadığı her iş için personeli suçlayan, eski yönetimlere suç atan, sağda solda personelin dedikodunu yapan, siyasilere sendikacılara kendine rakip gördüğü çalışanları kötüleyen ve referansı yeterli gelmediği için bu dönem sözleşme yenilemeyecek olanlar ise odalarını toparlayıp izne ayrılıyormuş. Ancak geçici görev ile il sağlık müdürlüğüne görevlendirmesi yapılacakmış.

Sayın il sağlık müdürüm liyakat ile yapmadığınız her atamadan siz sorumlu olacaksınız.

Yapılan her yanlıştan.

Personele uygulanan her mobbigten.

Hastada oluşan her yatak yarasından.

Satın alma evraklarına imza atmayan her müdür, müdür yardımcınızın yaptıklarından

Yönetmelikte olmayan ama iş bilmeyen müdürleriniz nedeni ile oluşturulan sağlık bakım hizmetleri birim sorumlusu, koordinatör v.b görevlendirmelerden

Fazla çalışmak zorunda kalan personelin ailesinden ayrı geçirdiği zamandan

25 yıl ve üzeri personel nöbetten evinin yüzünü unutmuşken, masa başı çalıştırdığınız personelden

……………………..

Ve bu listeyi uzatmak, nicelerini eklemek mümkün

Hesap gününde referans yok, sivil toplum kuruluşu yok, eş, dost , tanıdık yok

Sadece adalet var. Terazisi şaşmayan bir adalet var.

Hani sosyal medya hesabınızdan zaman zaman yaptığınız o adalet ve hak üzerine paylaşımlar var ya

İşte oradaki adalet şaşmaz.

O zaman Neden herkes yönetici olmak istiyor, bu uğurda oldukça fedakârlık ve feragatlere giriyor, birçok riski de göze alıyor?..

Neden olacak, getirisi çok da ondan. İmkânı ve salahiyeti fazla da o yüzden. Bir makam odası, bulunduğu kadrodan daha fazla maaş, kapıda bekleyen sekreter, eli cebinde dolaşma fırsatı, mesai ye istediği zaman gelip gitme ve güç duygusu

– Sorumluluk ve mesuliyeti?..

Onu boş ver, orasını düşünme. Hesap verme zamanı (ahiret) çok uzak gibi geliyor

İşte bu yüzden herkes bir baş olma sevdasında.

Ama o başlığın sorumluluğunu yerine getirebilir miyim, getiremezsem sorumlu olur muyum? Orasını boş ver demeye getirmekte.

Bundan dolayı söylenmiş meşhur sözü vardır atalarımızın

– Bir baş ol da istersen soğan başı ol!

* * *

Mahşer halkı hesaptan önce toplanır.

Herkes serbest ve rahat. Ancak belli gruplar vardır ki onlar öyle serbest ve rahat değil. Çünkü onların elleri başlarına bağlı.

Evet, belli gruplar vardır ki onlar mahşer halkının önünden elleri başlarına bağlı olarak geçirilirler. Hesabı verinceye kadar da başlarına bağlı kalırlar.

– Kim midir bu elleri başlarına bağlı bekleyenler?

– Yöneticiler, baş olanlar...

İsterse başı oldukları insanın sayısı on kişiden ibaret olsun. Yönetici ya... Hesabı verdikten sonradır ki elleri başlarına bağlı olmaktan çözülür, esir görünüşünden kurtulurlar. Yönettikleri insanların durumuna dönerler.

– Ya baş olmanın hesabını veremez, yönettiklerinin hakkını yemiş olmak gibi vebal ve haklar söz konusu olursa?

O takdirde eller başlarına bağlı olarak sürülürler veballerini yüklendikleri insanların cezasını çekmek üzere...

İşte bundan dolayıdır ki Halife Mansur hac esnasında büyük veli Abdullah bin Mübarekin şöyle bir ikaz sorusuna muhatap olur. Büyük veli der ki:

– Ey müminlerin emiri! Görüyor musun şu gözyaşı döken hacıları?

– Görüyorum.

– Bunların hepsi de sadece kendi nefislerinin hesabından korktuklarından dolayı gözyaşı döküyorlar. Sen ise kendi nefsinden başka yönettiğin bunca insanların da hesabından sorumlu olacaksın, acaba senin ne kadar gözyaşı dökmen gerekecek?

Gözyaşı dökme sırası Halife Mansura gelmiştir bu ikâzdan sonra...

Onun için insanlar bir makam ve mevkiye çıkmak isterken tek gözle bakmamalı, Rabbimizin verdiği iki gözü de kullanarak nazar etmelidir. Bir gözüyle o makam ve mevkiin sağlayacağı maddî imkânları, menfaatleri görmeli; öteki gözle de getireceği vebal ve sorumluluğu görmeli; mutlaka makamın hakkını vermeyi, görevini adaletle yerine getirmeyi hedef edinmelidir.

Aksi halde burada yönettiği insanlara köle gibi bakanlar, orada köle gibi baktıkları insanların yanında kendileri köle gibi kalırlar, elleri başlarına bağlı esir muâmelesine lâyık olurlar.

Editör: TE Bilisim