Bugün ülkesinden ayrılıp yurtdışında çalışan bir hekimle, gitmek için plan yapan iki sağlık emekçisi, kendi gerekçelerini, neden gittiklerini, neden gitmek istediklerini soL'a anlattı.

Gittikleri yerin kendileri için "dikensiz gül bahçesi olmadığını" bilen, yurtdışına gitmenin sihirli bir reçete olmadığını söyleyen sağlık emekçilerinin gitme gerekçelerini daha yakından anlamak için bugün soruları doğrudan onlara yönelttik:

'Bir hak olması gereken sağlık bir 'sektöre' dönüştü'

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 

Acil tıp uzmanı bir hekimim. İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mezuniyetimin ardından çok kısa bir süre pratisyen hekim olarak çalıştım ve sonrasında Acil Tıp alanında uzmanlık eğitimine başlamaya hak kazandım. Uzmanlık eğitimini de dahil edersek 7 sene devlette ve 1 sene de özel bir kurumda olmak üzere Türkiye’deki toplamda 8 senelik mesleki kariyerin ardından yaklaşık 3 yıl önce ailem ile İsveç’e taşındım. O tarihten itibaren de burada mesleğimi sürdürmeye devam ediyorum. 

Son yıllarda çok sayıda sağlık çalışanının istifa ettiğini biliyoruz. Sizce sağlık emekçileri ülkesini neden terk etmek istiyor?

Sağlık emekçilerinin neden ülkelerini terk ettiği sorusuna verebileceğim çok farklı, kısa ve her şeyi özetleyecek bir cevabım yok açıkçası. Kişiden kişiye değişebilecek olsa da can güvenliği başta olmak üzere, uzun çalışma saatleri, yoğunluk, mobing, ekonomik sıkıntılar, liyakatin ortadan kalkması, bilimsel çalışmalar için uygun ortamının olmaması ve daha birçok sebep sayılabilir. Özellikle sağlıkta dönüşüm olarak bilinen düzenlemelerden sonra hali hazırda kırılgan olan sağlık sistemi piyasaya açılarak bir sektör haline geldi ve bugünkü halini aldı. Bu düzenlemelerin sonucunda, aslında bir hak olması gereken “sağlık” bir “sektöre” dönüştü. Bu sektörde koruyucu sağlık hizmetlerinin yerini performansa dayalı çalışma sistemi aldı. Bunun sonucunda ortaya çıkan sıkıntılar ise sağlık çalışanlarına fatura edilerek hastalar ile sağlık çalışanları karşı karşıya getirildi. Tüm bu sebeplerden dolayı sağlık çalışanları ve en başta hekimler mesleklerini daha iyi koşullarda icra edebilecekleri bir yer bulmak amacıyla şanslarını yurtdışında denemek istiyorlar. 

'Yaşadığım sıkıntılar ne yazık ki bireysel veya istisnai tecrübeler değillerdi'

Türkiye'de çalışırken ne gibi zorluklarla karşı karşıya kaldınız?

Türkiye’de çalıştığım dönemde yaşadığım sıkıntılar ne yazık ki bireysel veya istisnai tecrübeler değillerdi. Bu yüzden kişisel deneyimlerden ziyade hekimlerin ve genel olarak tüm sağlık çalışanlarının yaşadığı sıkıntıları özetlemeye çalışabilirim…Mesela Türkiye’de bir hekimin, mesaisine veya nöbetine giderken anksiyete yaşamamasının artık mümkün olmadığını düşünüyorum. Ben dahil; tehdit, fiziki veya sözlü saldırıya maruz kalmadan değil meslek hayatını, bir haftayı bile geçirebilen tek bir meslektaşım olduğuna inanmıyorum. 

Buna ek olarak acilinden üniversite hastanesine sağlık sektörü ciddi bir hasta yükü ile karşı karşıya. Kendi alanımdan örnek vermek gerekirse Türkiye her yıl kendi nüfusundan daha fazla acil servis başvurusu olan dünyadaki tek ülke. Bunlar haricinde 36 saatlik nöbetler, 5 dakikalık randevular, popülist sağlık politikaları daha birçok örnek verilebilir ama sadece tekrar olur.

'Motivasyonel bir deneyim yaşamadım açıkçası'

Yurtdışında mesleğinizi yapıyor, orada yaşıyorsunuz. Orada nelerle karşılaştınız? 

Burada neler yaşadığıma dair ne çok dramatik ne de çok motivasyonel bir deneyim yaşamadım açıkçası. Klasik olarak ilk başlarda dil biraz zorlayıcı oldu. Tabi ki yeni bir coğrafya, soğuk iklim koşulları, farklı kültürel kodlar gibi tahmin edilebilir sıkıntıları ben ve ailem de yaşadık. Ve 3 sene geçmesine rağmen halen kış aylarında güneşi doğru dürüst görememeye alışamadık. İşimle alakalı olarak ise, ne yazık ki, Türkiye’de sağlık çalışanlarına sağlanamayan koşullara burada sahip olduğumu rahat bir şekilde söyleyebilirim. Eleştirecek pek çok yanı olmasına rağmen; performans sisteminin olmaması, özel sektörün bu alana henüz müdahale etmemiş olmaması, birinci basamağın görece işlevsel olması gibi nedenler diğer Avrupa ülkelerine ve özellikle Türkiye’ye göre bir hekim için mesleklerini yapabilecekleri asgari koşulları sağlıyor diyebilirim.  

'Sihirli bir reçete değil'

Yurtdışında çalışmak, yaşamak isteyen meslektaşlarınıza neler söylemek istersiniz? 

Öncelikle bu kararın çok “bireysel” bir karar olduğunu belirtmek istiyorum. “Yurtdışında çalışma” Türkiye’de çalışan bütün meslektaşlarıma önerebileceğim sihirli bir reçete değil. Bu süreç için harcanan emekten tutun, insanların bireysel öncelikleri gibi bu kararı etkileyebilen birçok dinamik mevcut. Unutmamak gerekir ki belli bir yaştan şehir değiştirmek bile zor olabiliyorken ülke değiştirmek çok ciddi karar.

Diğer yandan yurtdışında çalışma planı olan meslektaşlarım mevcut koşullardan ve yaşananlardan o kadar bunaldı ki yurtdışında asgari ücretle çalışabilecekleri bir iş bulsalar dahi düşünmeden gelecek olan birçok hekim tanıyorum. Bu yüzden onlara bir tavsiye vermek haddimi bir miktar aşabilir. Yine de yurtdışında “turist olarak bulunma” ile “göçmen bir emekçi olarak bulunma” durumları arasında büyük bir fark var olduğunu vurgulamak istiyorum. Özellikle son aylarda sosyal medyada bir anda türeyen ve sadece pembe bir tablo çizen bazı haber ajansları ve hatta bazı bireysel hesaplar yurtdışı planı olanları yanıltabilme potansiyeline sahipler. Avrupa’da yükselen sağ, liberal politikalar yüzünden yaşanan hak kayıpları, göçmenlerin maruz kaldığı ırkçılık gibi konuları görmezden gelmemek gerektiği gibi tüm negatif ve pozitif unsurların ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösterdiğini mutlaka hesaba katmak gerekiyor. Bu gibi konularda üzerinde yeterince düşünmeden hareket edildiği taktirde ise hayal kırıklığı yaşama gibi bir risk de mevcut. 

'Örgütlenmek gerekiyor'

Ülkemizde sağlık çalışanlarının maruz kaldıklarının değişmesi için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Neler yapılması gerektiği sorusundan çok neler yapmak gerekiyor sorusu daha doğru bir soru gibi geliyor bana. Çünkü birilerinin iyi niyeti veya insafı ile daha iyi koşulların geleceğine inanmıyorum. Bu yüzden hekimler dahil olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının örgütlenmesi gerektiğini ve bunun maruz kalınan hak kayıplarını, adaletsizlikleri ve şiddeti önlemenin en önemli şartı olduğuna inanıyorum. Sağlık çalışanları üzerindeki baskının ekonomik ve de politik bir arka planı olduğu aşikâr olsa da “örgütsüzlük sorunu” sağlık çalışanlarını bu baskılar karşısında daha kırılgan ve de edilgen hale getiriyor. 

'Sağlık çalışanlarının göçünde temel faktörler tabii ki şiddet ve can güvenliği'

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Yurtdışına gitmek isteyen Acil Tıp Uzmanı: 40 yaşındayım. İç Anadolu'da okudum, düz lise bitirdim. 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 2005'te mezun oldum. 17 yıldır doktorum. Uzun yıllar devlette çalıştım hâlâ daha da çalışıyorum. Bir ara 5 yıl da özel sektörde tecrübem oldu. İlk zorunlu hizmetimi Bitlis'te yaptım. 112 komuta kontroldeydim. Bitlis Devlet Hastanesi'nde ve E Tipi Kapalı Cezaevi'nde çalıştım.

Yurtdışına gitmek isteyen Radyoloji Uzmanı: 36 yaşındayım. 2010 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdim. 12 yıllık hekimim ve Radyoloji Uzmanı'yım. Yaklaşık 5 yıldır da uzman olarak çalışıyorum. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde hem devlette hem de özelde çalıştım. Doktorların uzmanlık almak için girdikleri TUS'tan çok iyi bir puan alarak Türkiye derecesi yaparak, yine Ege Üniversitesi'nde Radyoloji Uzmanlığı'nı kazandım. 5 buçuk yıl uzmanlık eğitimi aldıktan sonra uzman olarak zorunlu hizmetimi yapmak üzere Siirt'e atandım. Yaklaşık 2 yıl kadar Siirt'te Kurtalan ilçe devlet hastanesinde çalıştım. Doktorlara zorunlu hizmet bir mecburiyet onu yapmadan diploma alamıyor, hiçbir yerde çalışamıyoruz. Zorunlu hizmeti bitirdikten sonra İzmir'e atandım. İzmir'de devlet hastanesinde yaklaşık 2 yıl çalıştıktan sonra geçtiğimiz Eylül ayında istifa ederek özel bir sağlık kuruluşuna geçtim.

Son yıllarda çok sayıda sağlık çalışanının istifa ettiğini biliyoruz. Sizce sağlık emekçileri ülkesini neden terk etmek istiyor?

Yurtdışına gitmek isteyen Acil Tıp Uzmanı: Son yıllarda çok sayıda sağlık çalışanının istifa ettiğini biliyoruz. Ancak bu göç yalnızca sağlık alanında değil aslında bütün sektörlerde tabi sağlıkta artık daha fazla. Mevcut siyasi iktidar sağlık alanından ciddi oy rantı devşirdi. Sağlık alanındaki sayılarını artırdılar ama nitelik olarak da bir düşüş oldu. Özlük haklarımızı yenilemediler. Şiddeti açık bir pozisyona getirdiler. Bunları sistemli şekilde yaptılar.

Sağlıktaki dejenerasyon, 'sağlıkta dönüşüm'le birlikte başladı. Bunun ilk temellerini Bülent Ecevit iktidarı atmıştı ancak bunlar akıllarınca geliştirdiler. Sağlık sektörünü uluslararası alana açık bir hale getirmeye çalıştılar. Bu da sırtını yine sağlık çalışanı işsizliğine, ucuz emeğe dayayan bir sistem demek. Bu sistemde de doğal olarak, özlük, sosyal güvence gibi haklar gün geçtikçe zayıfladı. Sağlık çalışanlarıyla birlikte.

Sağlık çalışanlarının göçünde temel faktörler tabii ki şiddet ve can güvenliği. Sağlık çalışanları adeta kurdun önüne atılmış durumda. Sisteme gösterilmesi gereken tepkiler sağlık çalışanlarına gösteriliyor. Düşünsenize, vergi dairesinde bağırıp çağıran bir vatandaş yine vergi dairesi çalışanları tarafından dövülüyor, sonra da adama 'Burayı hastane mi sandın' deniyor. Sağlıkta şiddet, özlük haklarının korkunç bir şekilde dejenere olması, malpraktis davalarının sigorta şirketlerinin bastırmasıyla artıyor olması, çalışma şartlarının gün geçtikçe niteliksizleştirilmesi çok üzücü. 3-5 dakikada bir hasta baktırılmak isteniyor. Hekimler bilimsel olarak donanımlı insanlar ve nitelikli düşünmek zorundalar. Bunlar zor işler. Bir hastaya kanser tanısı koyabilmek, örneğin bunlar zor tanılar. Acilde çalışan hekimlerin acil, ölümcül vakaları için de aynı şey geçerli. 

Çalışma şartlarının bu kadar ağırlaştırılması, niteliksizleştirilmesi, sevk zincirinin olmaması mevcut birinci basamak sağlık kuruluşlarının güçlendirilmemesi hastanelerde nitelik ve nicelik kaybına neden oldu.

'Ekonomik nedenler belki de listenin en sonunda yer alıyor'

Yurtdışına gitmek isteyen Radyoloji Uzmanı: Son 6-7 aydır yurtdışına gitmek üzere bazı girişimlerde bulundum. İsveççe kursu alıyorum. Öncelikle neden buna karar verdiğimi açıklayayım. Zaten binlerce hekim son yıllarda özellikle Almanya, İngiltere gibi ülkelere gidiyorlar. Bunun çok çeşitli sebepleri var. Doktorlar kesinlikle ülkemizde yaptıkları işin karşılığını alamıyorlar ama ekonomik nedenler belki de listenin en sonunda yer alıyor. En önemli nedenlerden biri sağlıkta şiddet. Hiçbir şekilde önüne geçilemiyor. Ağır yaralamadan tutun da cana kasta varacak şekilde ciddi bir şiddet bu ve her geçen dozu da katlanarak artıyor. Yasal yaptırımı da yok üstelik. Bu çok önemli bir etken. Yakın zamanda da 5 dakikada bir hasta bakma yürürlüğe girdi. Bırakın hastaya bakmayı, hastanın içeri girip, soyunup derdini anlatması zaten 3 dakika sürüyor. Kalan zamanda da hastanın muayene edilmesi bekleniyor ki bu hiç gerçekçi değil. Bunu yapmazsanız da ildeki, hastanedeki yöneticiler tarafından ciddi bir şekilde mobbinge maruz kalıyor, sürülmekle ya da başka şeylerle tehdit ediliyorsunuz. Örneğin benim de başıma geldi, ücra yerlerde geçici görevlerle de karşılaşabiliyorsunuz. 

'Bu memleketten umudum kalmadığı için vatanımdan ayrılmak istiyorum'

Çalışırken ne gibi zorluklarla karşı karşıya kaldınız?

Yurtdışına gitmek isteyen Acil Tıp Uzmanı: Çalışma şartları bu kadar ağırken bir de yöneticilerin baskısı, CİMER şikayetleri, vatandaşın kolay şekilde şikayet etmesi, sağlık çalışanlarını 'Vergilerimle çalışıyorsunuz, yapmak zorundasınız' diye sağlık 'süper market çalışanı' şeklinde görmesi ve halkın bizleri böyle görmesinin sağlanması sağlık çalışanlarını her açıdan ciddi şekilde demotive etti. Ve başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanları, çalışmalarının değerinin, ışıltısının yittiğini gördü. 

Alım gücü gittikçe düştü, gelecek kaygısı sağlık çalışanlarını da etkiledi. Toplum da ciddi şekilde lümpenleşip, hırçınlaştı, halk cinnet aşamasında. Siyasetçiler de buna müsade etti. Cumhuriyetin tüm değerlerine düşman bir nesil yetiştiriliyor. Memleket adalet çöplüğü haline getirildi. İnsanlar şiddete meyilli olmaya başladı ve bizler de bunlardan nasibimizi alıyoruz. Beyaz kod versek de hakkımızı alamıyoruz. Mahkemelerden suçluyu kouyan kararlar çıkıyor. Birçok beyaz kod davam var. Bir hasta yakını bana ağza alınmayacak küfürler etti, hakim tazminat davasını reddetti örneğin. İnsanlar doktor düşmanı haline geldi malesef.

Ben de ne yazık ki yabancı dil öğrenmeye başlayan hekimlerden biriyim. Şu ana kadar tespitli 1400, tespitsiz 4000 hekim ayrıldı. Sağlık çalışanı sayısı çok çok daha fazla. Bunların dışında istifa edip özele geçenler var. Belki de istenen buydu. Ben de yurtdışına gitmek istiyorum. Özelde çalışmak istemiyorum. Çocuklarımızın geleceğinden kaygılandığım, bu memleketten umudum kalmadığı için ne yazık ki bu ülkeden, vatanımdan ayrılmak istiyorum. 

'İktidarın yapmak istediği tam da buydu aslında'

Yurtdışına gitmek isteyen Radyoloji Uzmanı: Onun dışında hekimlik mesleği bildiğiniz gibi iyice itibarsızlaştırıldı. Hasta yakınları artık size saygı duymuyor, inanmıyor. Hastanelerin içi boşaltılınca nitelikli hekimler de özel sektöre kaçtı. İktidarın yapmak istediği tam da buydu aslında. Böylelikle sağlık sistemi iyice piyasalaştırılsın. Çünkü sağlığın özelleşmesi birilerini işine geliyor. Tam da bu yüzden bunlar sistematik olarak uygulandı. Bu performans sistemiyle başlayan özelleştirme süreci aslında bir oyunun parçasıydı ve pandemiyle artık iyice sağlık sistemi patladı. Artık devlet hastanelerinde randevu bulmak imkansız, ameliyatlar yapılamıyor gerek doktor olmadığı için gerek malzeme bulunamadığından. Kısacası artık ülkede 'paran kadar sağlık hizmeti' alabiliyorsunuz. 

'36 saate varan aralıksız çalıştırılmaya maruz kalıyoruz'

Bu durum tabii ki bizleri de yıpratıyor. Çünkü hastayla ve hasta yakınlarıyla muhatap olanlar bizleriz. Tedavisi olmadığında da bütün hıncını bize yansıtıyor. Sağlıkta şiddetin bu kadar artmasının nedeni de bence bu. Özlük haklarımız da teker teker elimizden alınıyor. Artık performans ödemeleri yapılmıyor. Çoğu hastaneden döner sermaye sistemi çökmüş durumda. Örneğin İzmir'de çoğu hastanede döner sermaye çökmüş durumda. Nöbet sonrası izin kullandırılmıyor. Biliyorsunuz Ankara'da bir asistan hekim nöbet çıkışı trafik kazasında ölmüştü. Nöbet ertesi izin kullandırılmadığı için 36 saate varan aralıksız çalıştırılmaya maruz kalıyoruz. Bunu Ege'de ben de yaşadım. Yani insani olmayan koşullarda köle gibi çalışıyoruz ve hiçbir karşılığı yok bu çalışmanın. Yaptığınız fedakârlığın ve özverinin de hiçbir kıymeti yok kimsenin gözünde. Biliyorsunuz Covid-19'da ölen sağlıkçılar balkonlardan alkışlanmıştı. Bize 'Hakkınızı ödeyemeyiz' dediler. Hakikaten de hakkımız hiçbir şekilde ödenmedi. Hiçbir kazanımımız olmadı. Umutsuzluk diz boyu. Yoksa kimse ülkesini terk etmek istemez. Öyle bir umut ışığı görmediğim için ben de bu yola girdim. Ayrıca biz hekimler olarak yalnızız göstermelik örgütlerimiz var ama TTB açık yüreklilikle söyleyebilirim ki bize sahip çıkamadı. TTB'nin doktorlar arasındaki imajı şu anda inanılmaz kötü. Bu da bir etken. Tabiplere sahip çıkan bir örgüt ya da sendika olsa belki de bu noktaya gelinmeyecekti. Bu saatten sonra yapılacak işler de ne kadar faydalı olur artık, tartışmalı. 

'Orada da bize gül bahçesi vadetmiyorlar'

Yurtdışındaki yaşamınızla ilgili planlarınız neler? Orada nelerle karşılaşacağınızı düşünüyorsunuz?

Yurtdışına gitmek isteyen hekim, Radyoloji Uzmanı: Yurtdışına gitme kararı, bu kararı sindirmek tabi ki hiç kolay değil. Örneğin ben kendimden örnek vereyim biri 8 diğeri 2 yaşında iki çocuğum var. Eşim de sağlık çalışanı, hemşire. Bu kararı almak için yıllardır düşünüyoruz, hep bir şeylerin düzeleceğini düşündük ama daha da kötüye gitti. Zararın neresinden dönsek kârdır dedik. Karar verdikten sonra ilk yapılacak iş gideceğiniz ülkenin dilini öğrenmek. Sonra da denklik süreçleri ve sınavlar var. Dil için sınavlar onları geçebilmeniz gerekiyor. Yani bu da 2,5 yıl kadar sürecek gibi. Orada da bize gül bahçesi vadetmiyorlar. Tabiii ki sıkıntı yaşayacağız. Bir kere farklı bir dil, farklı bir kültür ve bilmiyorsunuz. En az bir yıl dil aksanına alışmak sürecek. Ailenizin alışması, çocuğunuzun okuluna alışması hepsi adaptasyon gerektiriyor. Bir de burada sevdiklerimizi bırakıp gideceğiz. Bunların hepsi dezavantaj ama hiçbirisi çözülemeyecek konular değil. Bir şekilde hem kendi geleceğimiz hem de çocuklarımız için bu kararı verdik.

Oradaki hastanelerde koşullar çok daha iyi. Nöbet sonrası izinleriniz var. Kesinlikle size bakılması gerekenden fazla hasta verilmiyor. Bunun için mobbing de yapılmıyor. Günde en fazla 10-15 hasta bakıyorsunuz. Bu özellikle İsveç için çok daha aşağıda. Ve ayrıntılı hasta bakıyor, yaptığınız işin hakkını veriyorsunuz. Biliyorsunuz hızlı hasta bakıldığından bir takım hatalar yapılması işten bile değil. Bunun sonucunda da malpraktis davalarıyla karşılaşıyorsunuz. Türkiye'de bu davaların sonucunda çıkan tazminatlar da hekimlerin karşılayamayacağı miktarlar oluyor. Bu da çok önemli bir etken. Ekonomik olarak da daha fazla ücret alıyorsunuz. Türkiye'de çoğu hekim dolar bazında konuşursak, 1000 doların altında çalışıyor. Maaş, döner, nöbet parası buna dahil. Yurtdışına baktığınızda ise Almanya'da, İsveç'te 6-7 bin dolar maaşınız oluyor. Ayrıca Türkiye'de emeklilik ücretleri de çok düşük. Türkiye'de emekli hekimler de çalışıyor. 

'Hiçbir yayını olmadığı halde AKP'li olduğu için anında öğretim üyesi olanlar oldu'

Sağlık emekçilerinin Türkiye'den gitmesini engellemek için neler yapılabilir?

Yurtdışına gitmek isteyen Acil Tıp Uzmanı: Yurtdışında daha adaletli ve liyakatli bir ortamda çalışacağıma inanıyorum. Burada yayınlarım vardı, öğretim üyesi olamadım. Hiçbir yayını olmadığı halde AKP'li olduğu için anında öğretim üyesi olan, hızla kariyer basamaklarını yükselen insanlar oldu. Bunu 'FETÖcüler' de yaptı. Avurapa'da bunlarla karşılaşmayacağımı, daha nitelikli üretim yapacağımı düşünüyorum. Bir Aziz Sancar ya da Uğur Şahin Türkiye'de olsalardı bu insanları tanımıyor olacaktık.

Ülkemizdeki sağlık çalışanlarının hakları verilmeli tabi ancak bu yalnızca sağlıktaki değişikliklerle olamaz. Toplum kaotik halde. Genel bir şiddet yasası çıkartılmalı bence. Düzgün bir Ceza Kanunu ve caydırıcı cezalar olmalı. Hastanelerde şiddeti engelleyecek teknik altyapı sağlanmalı. Çözümler belli aslında. Toplumun yaşanabilir bir seviyeye getirilmesi lazım. 5-6 maaş alan siyasetçinin liyakatli davranacağını düşünemeyiz. Sağlık çalışanlarının çalışma şartları ve niteliği, özlük hakları düzenlenmeli, mobbinge maruz kalmamaları sağlanmalı ve olası saldırıların engellenmesi için önlem alınmalı. Malpraktis davaları sonucu karşılaşılan çok yüksek tazminatlar da hekime 'Bu mesleği yapma' demektir.

Sağlık sistemi toplum için de daha bilimsel ve ulaşılabilir hale getirilmeli. Meslek odaları ve sendikaların başta görüşleri alınmalı.

'Doktorların birer köle olarak görüldüğü bu sistemin baştan sona değişmesi lazım'

Yurtdışına gitmek isteyen hekim, Radyoloji Uzmanı: Öncelikle mantığın kesinlikle değişmesi lazım. Sağlığın piyasalaştırıldığı, hastaların müşteri olarak görüldüğü, doktorlarınsa patronların yanında çalışan birer köle olarak görüldüğü bu sistemin baştan sona değişmesi lazım. Para dediğim gibi bu sebepler arasında en son sıralarda yer alıyor. Tüm bunlar doktorları iyice meslekten, ülkeden soğuttu ve yurtdışına gitmeye zorladı. Tümünde değişiklik yapılabilse hekimlerde ülkesinde kalmak isteyecektir, kimse gidip de başka bir ülkeye, başka insanlara hizmet etmek istemez. Bizler de bu ülkenin çocukları, evlatlarıyız, kalıp halkımıza hizmet etmeyi isterdik. Umarım birgün düzelir ve birgün geri dönüp güzel şartlarda çalışabiliriz. (Haber Sol)

Editör: TE Bilisim