Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necdet Ünüvar çalışmasında pandemi sürecinin devlet hizmetlerine duyulan güven azalttığını, önümüzdeki yıllarda hasta-doktor ilişkisinin temelinden değişeceğini ve ileriki dönemde devletlerin ilaç, aşı üretimi gibi konularda daha fazla söz sahibi olmalarınının gündeme geleceğini belirtmektedir.

Pandemi süreci devlet hizmetlerine karşı duyulan saygıyı birçok ülkede azalttı. Sadece kurumlar değil, salgınla mücadelede nasıl davrandığı ve hangi kararları alıp almadığına göre liderlere duyulan güven de sorgulanıyor. Dijital dönüşümle beraber önümüzdeki yıllarda hasta-doktor ilişkisinin temelinden değişeceği bekleniyor. Hastaların kendileri ile ilgili alınacak olan kararlarda daha etkin pozisyona gelmesi öngörülüyor. Güçlü hasta dönemi ortaya çıkacak.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Yaşadığımız salgının ardından dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açıkça görülüyor” sözleri ile önümüzdeki dönem sadece ülkemizin değil tüm dünyanın ciddi bir değişimden geçeceğini vurgularken toplum olarak buna hazırlıklı olmamız gerektiğinin de işaretini veriyordu. Tarih boyunca insanoğlunun ve kurmuş olduğu medeniyetlerin değişim ve dönüşümüne yol açan birçok salgın ortaya çıkmıştır. Bu salgınlar, iktisadi, sosyal, kültürel ve en nihayetinde birçok siyasi değişime öncülük etmiştir.

Kara veba ve Rönesans

Bunların en çarpıcı olanlarından olan biri, 1300’lü yıllarda Avrupa nüfusunun neredeyse yarıya yakınının kaybına yol açan, feodalite ile kilisenin egemen yönetiminin kırılmasına ve Rönesans’a giden yolun açılmasına neden olan kara veba salgınıdır. Sanayi Devrimi sonrası yeni bir dijital çağın ve dönüşümün eşiğinde olan dünyada Covid-19 salgını sonrasında bu dönüşümün hız kazanacağı öngörülüyor. İnsanoğlunun bugüne kadarki kültürel birikimlerinde radikal değişimlere yol açması beklenen dijital ve teknolojik değişimin hızında Covid-19 pandemisi adeta bir katalizör işlevi görecek gibi duruyor. Teknolojik değişim ve dijital dönüşümün en çok etkileyeceği alanlardan bir tanesi olan sağlık sistemleri ve endüstrisi, öyle görünüyor ki bu salgın sonrası değişimden daha hızlı etkilenecek. Bununla beraber sağlık, dünya genelinde yeterlilik ve krizlere hazırlık açısından da sorgulanacaktır.

Yeni paradigma ihtiyacı

Salgınlar sonrasında değişimlerin tetikleneceği ve bu değişimlerle birlikte kamusal alanda artacak olan talep ve beklentilerin doğru yönetilebilmesi açısından yeni paradigmalara ihtiyaç duyulacağı açıktır.

Dijital dönüşümle beraber önümüzdeki yıllarda hasta-doktor ilişkisinin temelinden değişeceği beklenmektedir. Hastaların kendileri ile ilgili alınacak olan kararlarda daha etkin pozisyona gelmesi öngörülmektedir. Doktor–hasta ilişkisi, geleneksel hiyerarşi yerine karşılıklı olarak oluşan bir işbirliği modeline dönecektir. Teknolojik imkanlara ve bilgiye artık rahat bir şekilde ulaşan hastalarla beraber güçlü hasta dönemi ortaya çıkacaktır. Sorgulayan ve araştıran yeni hasta yapısı doktorların da dönüşümünü tetikleyecektir. Yaşanan Covid-19 salgını bu değişimin daha hızlı olmasını sağlayacaktır.

Şeffaf sağlık sistemi

Bu pandemi, sosyal medya çağındaki ilk büyük salgın deneyimimiz. İnsanların bu süreçte birçok farklı iletişim araçlarından bilgi bombardımanına maruz kaldığı görüldü. Bir yandan sürekli ve yoğun bilgi hücumuna maruz kalan insanlar, diğer yandan sadece bilgi almakla kalmayıp aynı zamanda bu mecralarda talepleri için örgütlenebilmekte ve yönetenlerden yaşamları için talepte bulunabilmekte. Dolayısıyla bu gerçek göz önüne alındığında önümüzdeki dönemde sağlık sistemlerinin daha şeffaf ve hesap verebilir şekilde dizayn edilmesinin gündeme geleceğini tahmin etmek zor değil.

Uzaktan tedavi gelişecek

Teknolojik imkanlar ile beraber bireyselleşen bir tıp anlayışıyla karşı karşıya kalınacağı gerçeğinden yola çıkarsak kişiler bir nevi bulundukları yerlerden sağlık hizmeti alabilme (tele-tıp uygulamaları, sağlık aplikasyonları, yapay zeka uygulamaları ve algoritmalar vs) imkanına kavuşacaklardır. Covid-19 ile beraber bireyselleşmenin bu yönde artması söz konusu olabilecektir.

Sağlıkta kamu ağırlığı

Özellikle ABD ve Batılı devletlerde nüfusun yaşlanması ve kronik hastalıkların artmasının sağlık sistemlerini hem finansal sürdürülebilirlik hem de sağlık sisteminin kendine yetebilirliliği açısından zorlamakta olduğu hep konuşuluyordu. Covid-19 pandemisi ile beraber aslında bu durum tam da açığa çıkmış oldu. Bu bağlamda kendisini sağlıkta dünya devi gören pek çok ülkede salgın ile beraber yaşanan sağlık krizinin iyi yönetilemediği ve yeni paradigmalara ihtiyaç olduğu da açığa çıktı. Önümüzdeki süreçte bu ülkelerde sağlık sistemlerinin kamusal olması yönündeki taleplerin gündeme gelmesi pek de sürpriz olmayacaktır.

Burada 2003’deki Maliye Bakanlığının “Devlet Memurlarının Tedavi Yardım ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği”ndeki değişiklikten sonra kamunun şartlarında vatandaşa sağlık hizmeti vermeye başlayan ülkemizdeki Özel Hastaneler ve Özel Sağlık Kuruluşlarının -kendini ‘dünya devi’ olarak takdim eden ülkelerin aksine- bu sıkıntılı süreçte iyi bir sınav verdiklerini de kayda geçirmemiz hakşinaslık gereğidir.

Sağlık okur-yazarlığı artacak

Ülkemizde sağlık okuryazarlık seviyesi istenilen düzeyde olmadığı gibi, dijital okuryazarlık ve sosyal medya okuryazarlıklarının da seviyeleri maalesef yetersizdir. Bu salgın ile beraber özellikle sağlık okuryazarlığı yönünde bir gelişim olması muhtemeldir. Bu okuryazarlıkların ilkokul seviyesinden başlayıp bir ulusal sağlık okuryazarlığı seferberliği başlatılması elzemdir. Salgın tecrübesi şüphesiz bu girişimleri hızlandıracaktır. Dijital dönüşüm ile zaten değişmesi gereken sağlık, eğitim müfredatları bu salgın ile beraber daha hızlı bir değişime uğrayabilir. Epidemiyoloji, aile ve toplum sağlığına yönelik eğitim ve salgın hastalıklar ile mücadelenin müfredatta daha ağırlıklı olarak işleneceğini tahmin etmek kehanet değildir. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile pek çok vatandaşımızın imdadına yetişen evde sağlık hizmetlerinin daha da gelişeceğini ve aile hekimliği ile bugüne kadar olduğundan daha koordineli bir işlev kazanacağını düşünüyorum.

Biyoteknolojiye yatırım dönemi

İleriki dönemde devletlerin ilaç, aşı üretimi gibi konularda daha fazla söz sahibi olmaları gündeme gelecektir. Örneğin 2003’deki SARS sonrası aşı ve ilaç çalışmaları tüm dünyada fonlanmaya devam etseydi bugün belki de işimiz daha kolay olacaktı. Bu bağlamda Covid-19 sonrası piyasa ve kar odaklı piyasa yaklaşımları ciddi bir şekilde kamuoyları tarafından sorgulanmaya başlanacaktır. Biyoteknoloji alanlarına yatırımların devletler eli ile arttırılması toplum tarafından talep edilecektir.

Devlete güven

Bu süreçler devlet hizmetlerine karşı duyulan saygıyı birçok ülkede azaltmış, salgına doğru cevabı verebilen ülkelerde ise bu hizmetlere ve devletlere duyulan güven artmıştır. Bu bağlamda kamu hizmetlerinin aksamadan devamı büyük önem kazanacaktır. Kurumlara duyulan güvenin artması açısından bu durum önem teşkil etmektedir. Sadece kurumlar değil, salgınla mücadelede nasıl davrandığı ve hangi kararları alıp almadığına göre liderlere duyulan güven de sorgulanacaktır. Nitekim, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan güvenin artması tesadüfi değildir.

Kaynak:www.turkiyesagligi.com

Editör: TE Bilisim