Anne Nejla Çetin (33), bebeğinin mezarı başında, "Keşke ben o hastaneye hiç gitmeseydim. Bir akşam öğrendik, sabahına bu hale geldik. Götürdük çocuğu ama işte şu anda çocuğum yok. Hemşiresinden doktoruna, hepsinden şikayetçiyim" dedi. Çetin, Sevgi Mina'nın 19 aylıkken ishalinin başladığını ve 'Neden oldu?' diye düşünerek hastaneye gittiğini ve 23 Aralık 2019'da başvurdukları Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde çocuğuna akut lösemi teşhisi koyulduğunu kaydetti. Lösemi teşhisinin ardından 1 aylık tedaviye başlanıldığını anlatan Nejla Çetin, 

"15'inci gün belinden sıvı alınıp tedavinin nasıl gittiğine bakılacağı söylendi. 6 Ocak'ta belinden sıvı alındı. Profesörler geldi. Tedavinin nasıl gittiğini sordum, 'Gayet iyi, hiçbir sorun yok' dediler. Çocuk 2 gün sonra ishal oldu, simsiyah bir ishal. 2 gün sonra tahlil yapıldı. Sonucunu sorduğumda kanlı ishal olduğunu söylediler. Daha sonra doktorlar geldi. Doktorun yanında çocuğun sağ gözü şişti. Doktora 'Bakın çocuğun gözü şişiyor' dedim, 'Ödemdir' diyerek gitti. 10-15 dakika sonra çocuğun elleri ve diğer gözü de şişmeye başladı. Doktorun odasına koştum. Dedim 'Doktor hanım, çocuğun iki gözü de şişti'. 'Fotoğrafını çek gel bakalım' dedi. Ben de 'Gelip baksanız' dedim, 'Şu an gelemem' dedi. Çocuğun fotoğrafını çektim. Çocuğun akşam üzerine doğru ayakları şişti. Doktorlara 'Bu çocuğun bacakları şişti' dedim. Biri geliyor 'ödem' diyor, biri 'kilo aldı' diyor. Bu çocuk 3 gündür zaten hiçbir şey yemiyor. Çocuk o ara yemeği kesti. En ufacık bir şey yediği zaman kusuyordu. 'Çocuğa hortum takalım' dediler. Doktor eldivensiz bir şekilde çocuğa hortumu taktı. Çocuk rahatsız oldu hortumu bir süre sonra çıkardı."

Tedavi sürecinde doktorların ilgisiz olduğunu, hemşirelerin ise yeterli bilgiye sahip olmadığını savunan Nejla Çetin, "Sevgi zaten çok kötüydü. Annemler geldiğinde bir anda çocuğun nabzının 193'e çıktığını gördük. Yaklaşık 1,5 saat boyunca doktor da gelerek çocuğun nabzını ölçmeye çalıştı sonra hemşire kan almaya başladı. Kan gelmiyor sonrasında 'Nabzı iğneyle alalım' dediler. İğneyi Sevgi'ye soktu. Sevgi'de kesinlikle bir tepki yoktu. Hiçbir tepki vermiyordu çocuğum. Gözleri yana kaydı, kafası yana düşüyordu. Hemşireye 'Bakın çocuk tepki vermiyor, bu çocukta bir şey var' dedim. Çocuğun yanağına vurdu, 'Sevgi, Sevgi bizi korkutma' dedi, ayıltmaya çalıştı. Sonra ben hemşireye 'Bu normal mi' dedim, 'Yok bir şey yok' dedi. Daha sonra tansiyon aleti geldi. Tansiyonu ölçmeye çalıştılar. Ben duymadım, annem duymuş, 'Çocukta tansiyon yok. Öbür odaya alalım' demişler. Bize çocuğu 'Öbür odaya aktarıyoruz' diyerek alıp götürdüler. Odaya girdiğimde odada asistan doktoru, hemşiresi, doktorlar hepsi odada; alet edevat yığılı şaşırdım bir anda, 'Ne oluyor' diye iyice paniklemeye başladım. Doktorun sadece 'Adrenalin verin' dediğini duydum. Arkalarından koştum. Yoğun bakıma indik. Yoğun bakım doktoru bizi çağırdı. Doktorun dediği, ciğerlerinin enfeksiyon kaptığı, enfeksiyonla çocuğun septik şoka girdiği. Şokun ne olduğunu sordum, organlarının iflas edip kalbinin durması olduğunu söyledi. Yukarıda iki sefer çocuğun kalbinin durduğunu söylediler. 'Ama bize stabil geldi' dedi. 'Durumu ciddi her şeye hazırlıklı olun' dediler"

Bu süreçten sonra çocuğunun yoğun bakıma alındığını, 3 gün sonra da yaşamını yitirdiğini gözyaşlarıyla anlatan Nejla Çetin, "Orada 22 gün geçirdim, 22 gün boyunca doktorlar, hiçbirinin ağzında maske yoktu. El dezenfekte yapmakla bu iş olmaz. O zaman bana dedikleri, 'Sevgi'nin bünyesi çok zayıf'. Sevgi'nin bünyesi zayıf olabilir ama siz o enfeksiyonu önceden fark etseydiniz, belki benim çocuğum tedavisini görür yukarıya çıkardı. Keşke ben o hastaneye hiç gitmeseydim. İşte biz bir akşam öğrendik sabahına bu hale geldik, götürdük çocuğu ama işte şu anda çocuğum yok. Hemşiresinden doktoruna, hepsinden şikayetçiyim" dedi.(Cumhuriyet)

Editör: TE Bilisim