Ayşe Kızmaz’ın 1986 yılında yakalandığı kanser türü 25 yıl boyunca tespit edilemedi. Mide, bağırsak, rahim, karaciğer ve on iki parmak bağırsağı gibi organlarında kanser olduğu tespit edilen Kızmaz’ın hastalığı uzun yıllar doktorlara da ilginç geldi, pek çok araştırmaya konu oldu.

HASTALIĞI YILLARCA TESPİT EDİLEMEDİ

Tedaviye Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde başlayan Kızmaz’ın hayatı, Çapa Tıp Fakültesi'nde 52 yaşındayken son buldu. Yıldız Teknik Üniversitesi'nde memur olarak çalışan Kızmaz, süreç boyunca birçok doktorla tanıştı, hastalığının diğer kanser türlerinden çok farklı olduğunu öğrenen Kızmaz, bedenini bilimsel çalışmalarda kullanılmak üzere kadavra olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı'na bağışlama vasiyetinde bulundu.

8 YIL BOYUNCA KADAVRA OLARAK KULLANILDI

Vasiyetini yerine getiren ailesi, gerekli izinleri aldıktan sonra annelerinin son istediğini yerine getirdi, Kızmaz’ın bedeni binlerce öğrenci yetiştirdi. 2011 yılında vefat eden Kızmaz’ın bedeni Çapa Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından 8 yıl boyunca kadavra olarak kullanıldı.


“DERSİMİZ ANATOMİ, KONUMUZ İNSAN BEDENİ”

Tıp Fakültesi’nin en önemli derslerinden biri olarak bilinen anatominin baş unsuru olan insan bedeni yüzyıllardır doktor adayları tarafından kullanılıyor. İnsan bedeni üzerinden eğitim alan doktorlar, mesleğe daha donanımlı başlarken Türkiye’de kadavra bağışı noktasında büyük sıkıntı yaşanıyor. 80 milyonluk Türkiye’de yılda sadece 20 kişi bedeninin kadavra olarak bağışlanması talebinde bulunurken, bu sayı ailelerin vazgeçmesi üzerine daha da azalıyor çünkü kadavra için sadece kişi vasiyeti yetmiyor aile üyelerinin rızası da gerekiyor.

25 ÖĞRENCİYE BİR KADAVRA DÜŞÜYOR”

Kaçmaz’ın bedenini kadavra olarak kullanan öğrencilerden biri olan 3. sınıf öğrencisi Burak Tatar, ilk iki sınıfta anatomi derslerinde kadavra gördüklerini belirterek, “Kadavraların isimlerini ya da geçmişlerini öğrenciler bilmez bunu merak da etmez. Biz kadavraya sadece insan olarak bakarız, eğitimimiz için bir fırsat olarak bakarız. Çünkü, tıp fakültelerine bağışlanan kadavra sayısı çok az ve 25 kişiye 1 kadavra düşüyor. Biz vatandaşların bu konuda bilinçlenmelerini ve daha duyarlı olmalarını istiyoruz” diye konuştu. Kadavraların tıp eğitiminde çok önemli olduğunu anlatan Tatar, “Kadavranın kim olduğu değil, olması önemli” dedi.


“DOKUNAMIYORUZ”

5. sınıf öğrencisi Elifnur Halıcı çoğu zaman kadavraya dokunamadıklarını belirterek, “Kadavra en önde betonarme bir yerde bekler ve arkadaşlar ile sırası ile bakarız ancak dokunmak gerçekten çok zor. Kadavraların geçmişleri belirtilmedikçe ben sormam, bu anatomiye saygıdır. Kadavra kimsesiz de olabilir ama kendi isteği ile bağışlanmış bir kadavra daha güzel olur” ifadelerini kullandı.

“ÖLÜMDEN SONRA AİLE RIZASI DA ŞART”

Kızmaz’ın anma töreninde konuşan İstanbul Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Adnan Öztürk, tıp fakültelerinin kadavra açığından bahsederek, “Toplumun kadavra noktasında bilinçlendirilmesi lazım, kadavra ihtiyacımız çok fazla. Derslerde 3 boyutlu maketler kullansak da hiçbir ders bir bedenin yerini tutmuyor. Unutmayalım ki bir beden binlerce doktor yetiştiriyor” diyerek, kadavra bağışının önemine dikkat çekti.


Türkiye’de kadavra bağışına dikkat çekebilmek için her yıl 24-31 Ekim tarihleri arasında Ulusal Anatomi Haftası kabul ediliyor ve bu hafta organ bağışının yanı sıra bedenin kadavra olarak bağışlanması için de toplumu bilgilendirici faaliyetler yürütülüyor.

“BURADA, ÖLÜLER DİRİLERİ EĞİTİR”

Törende değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. İlker Gürses, “Anatomide her öğrencimizin bildiği bir söz vardır, burada ölüler dirileri eğitir. İnsan vücüdu bir coğrafya ve biz bu haritayı öğrencilere öğretiyoruz ve tüm bunlar bedenin içinde saklı. Biz yaklaşık 6 dönem Ayşe hanımın bedeninin derslerde kullandık ve bu süre bin 500 öğrenci demek. Ayşe hanımın hepimizin üzerinde hakkı var, burada mezun olan doktorlarımızın asistanlarımızın ve tüm öğrencilerimizin hayatına bir şekilde dokundu. Ayşe hanıma eğitime katkı sağladığı için, cesareti için, bizlere ilham ve moral verdiği için, umut aşıladığı için teşekkür ederim ve son olarak bu kararına saygı duyan ailesine de teşekkür ederim” diye konuştu.

“EĞİTİME ADANMIŞ BEDEN SAYISI ÇOK AZ”

Dekan Tufan Tükek’de tıp fakültesinde anatomi derslerinin çok önemli olduğunun altını çizerek, “Kişi yaşamı boyunca yaptığı iyiliklerle, eserleri ile anılabilir ama öldükten sonra da Ayşe Kızmaz gibi güzel bir şekilde anılabilir. Yılda eğitime bedenmiş sayısı çok az. Bu konuda duyarlılığı geliştirmemiz gerekiyor. Hala kadavralar üzerinde eğitim önceliğimiz ve çok kutsal bir olay. İyi bir hekim yetiştirmenin yolu da kadavra eğitiminden geçiyor” dedi. Türkek, Kızmaz’ın ailesine teşekkür ederek plaket takdiminde bulundu.


KADAVRA KADININ OĞLU KONUŞTU

Sözcü’ye değerlendirmelerde bulunan Kızmaz’ın oğlu Alican Aşçı, “Annemin hastalığında ben de onunla birlikte çok sık hastaneye gelirdim ve sağlığında da bu kararına karşı çıkmadım. Vefatından sonra da bu vasiyetini yerine getirmek istedim. Diyanet ve müftülük ile yazışmalarımız oldu, onay sürecini bekledik. Toplumumuz dini açıdan farklı yaklaşsa da bilimsel açıdan düşünmek gerekiyor. Düşünsenize bir ameliyata gireceksiniz ve doktorunuz hiç beden görmemiş, böyle birine kendinizi teslim etmek ister misiniz? “ dedi.

“HERKES DUYARLI OLMALI”

Annesinin kadavra olarak 8 yıl boyunca kullanıldığı süreçte hissettiklerini paylaşan Aşçı, ilk yıllarda zorlandığını belirterek, “Zamanla alışıyorsunuz” dedi. Kendi bedenini de kadavra olarak bağışlamak istediğini aktaran Aşçı, herkesi bu noktada duyarlı olmaya davet etti.

Çapa Tıp Fakültesi Aziz Sancar Amfisi’nde düzenlenen törenin ardından, öğrenciler ve akademisyenlerin de katılımı ile Kızmaz Feriköy Mezarlığı’ndan son yolculuğuna uğurlandı.

Editör: TE Bilisim