Bu sağlık sisteminin, bir yere gelip çökeceğini baştan söylemişti işi bilenler.

Ne yazık ki, koşar adım oraya gidiyoruz.

Ne yazık ki!

Tıp etiğine ve iyi hekimlik anlayışına uygun olmayan kantitatif bir performans kriteri, milyonlarca göçmenin sağlık sistemi ve çalışanı üzerinde oluşturduğu fazladan yük, hekime yönelik şiddet, tüm bunların üzerine son derece düşük hekim maaşları ve sağlığın hekim değil pahalı bina işi olduğunu zanneden bir düşünce yapısı bir araya gelince olacak olan oldu.

Pandemi nedeniyle getirilen “istifa yasağı” sona erer ermez 10 bin kadar hekim kamudaki görevlerinden istifa etti.

“Giderlerse gitsinler” dediler, onlar da gitti.

Yerine genç hekimler gelecekti sözde.

Gelen falan yok.

Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda kontenjanları istediğiniz kadar arttırın, genç hekimler, getirilen saçma sapan performans kriterleri yüzünden zorlu branşları seçmiyor.

Bir zamanlar en yüksek puanla girilen cerrahi bölümleri artık tercih eden yok.

Herkes çok hasta bakabileceği ve risk almayacağı dalları tercih ediyor.

Başta cildiye olmak üzere.

Gederlerse gitsinler demek kolay ama alttan gelen olmayınca olmuyor işte.

Sonuçta doktor bu, üç günde dalda yetişmiyor.

Yetişecek olanların da ne sayısı ne kalitesi açığı kapamaya yetişmiyor.

Hal böyle olunca da, vatandaşlar doktor bulamıyor.

Kuyruğa kafadan girme hakkına sahip Suriyeli olmayan Türk vatandaşları, özellikle de radyolojik tetkikler için ancak aylar sonrasına randevu alabiliyor.

Ve şimdi sorunu çözmek için ne yapılıyor dersiniz?

Sağlık Bakanlığı, emekli olmuş 65 ila 72 yaş arasındaki doktorlar için çağrı yapıyor ve “görev ilanı”nda bulunuyor.

Yanlış sistem yeniyi üretmiyor.

Ne varsa eskide var deniyor.

Ve demek ki, “Giderlerse gitsinler”le olmuyor.

Fatih Altaylı-Haber Türk

Editör: TE Bilisim