Yetkili konumda bulunanların, görevlerini yapmaları esastır. Kimse kendilerine orada gezip tozsunlar, hava atsınlar diye maaş vermiyor. Uzun yıllar yöneticilik yaptık. Prensibimiz, insanlara hizmet etmekti. Çalışanlarımıza hep şunu söylerdik: “Devlet bize oda, masa, klima, yemek maaş veriyor. Bir de koltuk sunmuş. Bunları bizim kaşımız, gözümüz için vermemiş. Halka hizmet etmek için vermiş. Yani müşterimiz vatandaş. Onlar olmazsa, kimse bize bu imkânları vermez. Dükkân kapanır.” Şimdi sizlere, Çanakkale Eski Devlet Hastanesinde, yaklaşık 15 gün önce meydana gelen bir olayı aktaracağız. İdareci pozisyonda olanların, hastalara nasıl davrandığını anlatacağız.

Efendim, hastamız her gün fizik tedaviye gidiyor. Üçüncü ya da dördüncü kata çıkması gerekiyor. İki asansör var. Birisi bir haftadır bozuk. Olayın olduğu gün, bozuk olan asansörün yapıldığı orada olan personel tarafından hastaya söyleniyor. Ancak, askeri hastaneden malzemeler gelmiş. Üst kata çıkarılması gerekiyor ve bu iş için asansör kullanılıyor. Hasta yukarı çıkacak. Personel, içinde eşya olan asansöre bin diyor. Hastamız biniyor. Pat diye daha birinci katın ortasında asansör kalıyor. Hasta asansörün zilini çalıyor. Kapıya vuruyor. Duyan yok. 15-20 dakika geçiyor. Hastamız üstelik şeker hastası. Meğer hastanede denetim varmış. Duyan olmuş ama denetimde “Asansör bakımını neden yaptırmıyorsunuz?” diye fırça yemesinler denilerek ses çıkarılmamış. Tam Şaban filmi gibi. Neyse sonunda imdada yetişmişler. Asıl vahim olan bundan sonrası.

MÜDÜRE BAK

Hastamız, danışmaya gidip, bir yetkili ile görüşmek istiyorum diyor. Oradaki görevliler, koridorda tur atan Hastane Müdürüne durumu bildiriyorlar. Müdür geliyor. Hasta, “Bir haftadır asansörünüz bozuk. Üstelik eşya taşınıyor. Asansörde kaldım. Kimse gelmedi. Şeker hastasıyım. Ölsem, kim sorumlu olacaktı? Apartmanlarda bile eşya taşınması yasak. Hastane gibi yerde buna nasıl müsaade ediliyor” diye şikâyetini bildiriyor. Sıkı durun. Müdürün cevabına bakın: “Özür, mözür yok.” “Merak etmeyiniz. Bu işin müsebbiplerini bulup, cezalandıracağım” demek yerine “Asansör bir haftadır bozuksa, neden bildirmediniz?” diyerek hastaya çıkışıyor. Yani Yavuz Hırsız meselesi gibi. Aslında söylenecek çok şey var ama edebimiz el vermiyor. Bre Allah’tan korkmaz. Senin sorumluluğunda bulunan asansörün bozuk olduğunu hastalar mı bildirecek? Siz ne iş yaparsınız? Tabiidir ki, sırtını bir partiye dayayan ve işinin ehli olmayın insanlar, kendilerin Kaf dağında görürler. Onlar için öncelikli olarak, hastaların sağlığı, emniyeti, iş güvenliği önemli değildir. Bir tanıdıklarına, bir siyasetçiye, bir milletvekiline yağ çekip, hizmet etmektir. Milletin asili dururken, bu ve bu gibiler için vekil önemlidir.

AZICIK UCUNDAN

Bir fıkra ile biraz sizleri neşelendirelim. Anlattığımız olayla da benzerliği vardır. Çocukken, köyde arkadaşlarla oyun oynuyoruz. O sırada, Zeynep Nine diye bildiğimiz teyzemiz, merkebe binmiş yanımızdan geçiyor. Her ne hikmetse merkep ürktü. Teyzeyi sırtından attı. Bizler de gülmeye başladık. Tabii ki merkepten düşene gülerler. Teyze yerden kalktı. Bizlere bağırmaya başladı. “Yahu Teyze, bizim ne suçumuz var ki” diye serzenişte bulunduk. Teyzenin canı yanmış olmalı. Cevaba bakın. “Benim buradan geçeceğimi bilmiyor muydunuz? Neden burada oyun oynuyorsunuz?” Buyurun size örnek bir cevap, aynı değil mi? Ne diyelim? Ayaklar baş olmuş! Sağlıcakla kalınız.

Haber Kaynağı: https://canakkalegundem.net/2019/08/06/suclu-kim-hasta-mi/

Editör: TE Bilisim